5 Ağustos 2013 Pazartesi


BİR ŞAİRİN ÖLÜMÜ

Kimse inanmaz
Benim hafif-makineliyle öldüğüme
Veya ayrıldığıma dünyadan
 
Benimde başkentte bi odam
Şiir kitaplarım
Üniversitede adım
Ve arkadaşım vardı
 
Yaşasaydım…
Salah Birsel

Yıl 1981 o zaman adı Gazi Yüksek Öğretmen Okulu Resim Bölümünde  2. Sınıf öğrencisiyim.12 Eylül darbesi  yapılmış, askeri  yönetim bir emekli  albayı Okul Müdürü  olarak  atamıştı.Gençlik  kanımız  kaynıyor, bir şeyler  yapma isteğiyle  tutuşuyorduk.Entekllektüel  birikimi  olan  arkadaşlarımız bir  araya  geldik.Bir  duvar  gazetesi  çıkarmaya  karar  verdik.Bölüm başkanımız  Hüseyin Bilgin’di.Grubumuzda otuz yıl  sonra  bile  dostluğumuzu  kardeşliğimizi devam ettirdiğimiz sınıf arkadaşımız Osman Bellek, Aytekin Göktürk, Ali İnce ,bizden bir üst  sınıf  olan Suzan Türkmen, Şinasi Tek, Zülküf Mert, yine aynı sınıftan arkadaşımız  Derya  Sarar…bizden alt  sınıflardan  çok  güzel  şiirleri  olan Nurşen…ve  beni  bağışlasınlar isimlerini  şu an  hatırlayamadığım diğer  arkadaşlarım…
Gazetenin  adını “Ekin” koyduk. Logosunu yanlış hatırlamıyorsam Namık Kemal Sarıkavak tasarladı, ahşaptan dekopajla kesildi,  hazırlandı.Kaç sayı  çıkardık  hatırlamıyorum ama üçüncü sayısında şair  Bilgin Adalı’nın bir  şiirini gazetede  yayımladım  diye okul müdürü  tarafından  şiddetli  ve  tehditlerle  dolu sorguya  çekildim.Yine de bu  gazete ve  yazma  işi  yaşantımıza  öyle  sindi  ki, bizi  öyle pişirdi ki hepimize  farklı  bir  öğrencilik yaşattı.Gazete toplantıları, araştırmalar,  yazmalar, sayı  yetiştirmenin telaşı…Asıldıktan sonra  gururlanarak  okumalar….Yazıları  tartışmalar..Hepimizin  hayatında çok  özel  anılar  yarattı. Sevgili  kardeşim Aytekin Göktürk  o ahşap logoyu uzun yıllar sakladı diye biliyorum. Yıllar  sonra  bir  oğlu  dünyaya  geldiğinde adını  Ekin koydu.
Ekin’in ilk sayısı  idi. (Biraz şairliğimden olsa) gazetenin “şiir-öykü-deneme” bölümü sorumluluğu bana verilmişti.  Bu  bölümün ilk  konuğu şair Ahmet Erhan oldu….O zaman sanırım yirmi iki yaşlarında idi.Aynı  okulun  Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde  son sınıf öğrencisi  idi.Yazdığı “Alacakaranlıktaki Ülke”  kitabıyla Behçet Necatigil şiir ödülünü kazanmıştı.Biz de kendisini tanımak  ve  Resim Bölümüne  tanıtmak  istedik. Kitabını , şiirlerini  okudukça  çok  sevdik, gururlandık. Yaptığımız  söyleşiyi  yayınladığımızda arkadaşlarımız da  sevdiler. Adından çok  konuşulacak  bir  şair  olacak diyorduk. Sonra şiirleri, kitapları,  ödülleri  birbirini  kovaladı…Yaşamını Türkçe  öğretmeni  olarak Ankara’da sürdürdü.
Bir daha  kendisi ile yüz yüze  hiç  görüşemedim, ama;  şiirlerini  hep  takip ettim. Milliyet Sanat 1986-87 yıllarında Türk Şiiri Antolojisini kasetler  haline getirip okuyucularına  hediye  etmişti. Onlardan  birinde Ahmet Erhan kendi  sesinden bir  şiirini  okumuştu.”Anne ben geldim, oğlun,hayırsızın” …sesi ,diksiyonu da  bana çok  benziyordu. Anneme muzırlık  yapıp o  şiiri dinlettiğimde  çok etkilenmiş ve  ağlamıştı.Ben olmadığıma zor  ikna  etmiştim kadıncağızı.   Benim  gözümde  lirik Türk şiirinin genç  prensi idi Ahmet Erhan.Bu  nedenle  Müzisyenler de  ilgisiz  kalmadılar  Ahmet  Erhan şiirlerine. Ahmet Kaya, Teoman müziklerine  taşıdılar.
Ataol Behramoğlu onun için "Ahmet Erhan, genç kuşağın adından en çok söz edilen şairlerindendir; kendi kuşağının, denilebilirse en lirik şairidir. Şiirimizin lirizm zenginliklerini, özellikle 60 sonrası yeni toplumcu şiirin çeşitli öğeleriyle kaynaştırarak kendine özgü bir sese ulaştı. Nihat Behram'ın şiirleri gibi, Ahmet Erhan'ın şiirleri de, sanatsal değerlerinin yanı sıra, ülkede genç insanın yaşadığı dramın bir çeşit güncesi olarak da önemli. Karamsar ses tonu; geride, bastırılmış, direnen bir yaşama sevincini gizliyor." Demişti bir kitabının arka  sayfasında.
Ama  gerideki  bastırılmış, direnen yaşama  sevinci onu yarı yolda  bıraktı. Uzun  süredir gırtlak kanseri  tedavisi  görüyordu.4 Ağustos günü yaşama  veda etti. Geride ”Ben ölmedim anne”  diyen  sesini  ve  şiirlerini  bıraktı. Bir de  bizim  kuşağa  yaklaştırdığı  ölümü.
“Bir  şair  ölünce  gökte bir  yıldız  kayar…Bir  şair  ölünce her şair  biraz  ölür”(müş).
                                        
                                                                            5 Ağustos 2013,   Kadir ŞİŞGİNOĞLU