“DİRİLİŞ” SERGİSİ, KAYIHAN KESKİNOK VE TRABZON
Kadir ŞİŞGİNOĞLU *
Türk resminin çınarı, usta sanatçı
Kayıhan Keskinok'un “Diriliş” isimli yeni bir sergisi 26 Ocak Pazartesi günü (92.yaş gününde) Ankara Fırça Sanat Galerisinde açıldı.Sergisinin
açılışına Trabzon’a dönmek zorunda
olduğum için
katılamadım.Aynı galeride 23 Ocak
günü biten sergimi toplarken boşalan
duvarlarda Kayıhan Keskinok hocamın eserlerinin yer alacağını düşünerek heyecanlanmıştım.
23 Ocak günü bana veda etmeye
gelen dostlarımla sohbetin uzaması
nedeni ile toplanma işim
öğleden sonraya kalınca hocamın
sergileyeceği resimleri bir arada
görme fırsatım oldu. Sağolsun Semra Sancak fotoğrafımı
çekti.Yoksa benim aklıma gelmeyecekti .Oğlu
Çağatay Keskinok ile de tanışmış olduk. Serginin yerleştirilmesine tanık
oldum..Büyük boyutlu anıtsal
kompozisyonlarını, Atatürk portrelerini, Anadolu kadınlarını ve sergiye adını
veren “Diriliş” resmini
gördüm.Çoğunluğu yakın
zamanın resimleri.Hatta bazılarını (rahatsızlığı nedeni ile
acilen hastaneye
kaldırılınca) imzalama fırsatı bile
bulamamış.”Diriliş” isimli resmi ile Gezi hareketine “dünyada
eşi benzeri bulunmayan gençlik hareketinin sonu ölümlerle ve sakatlıklarla dolu
acı anıları Cumhuriyetimizin önüne çıkan barikatlerin yıkılışı, 'Diriliş'
sergisinin simgesi oldular”, diyerek Türk toplumunun ve kentlerin uyanışına, isyanına tanıklık etmiş.
Sis bulutunun içinden öne fırlamış
heybetli figürlerin, heykelsi formlarıyla “kuvay-ı milliye” destanında yerini beğenmemiş
Köroğlu narası ile Bolu Beyine
kafa tutan figürlerle akrabalığını seziverdim.
Kayıhan Keskinok’un. resimlerini
izlerken Ümit Yaşar Gözüm’ün deyimi ile “aslında varlığına inanmakta
zorlanacağımız mitolojinin cocuksu niteliklerini, tarihin gizeminden günyüzüne
çıkaran . bir düş avcısı" olduğunu anlarsınız
Bir
şeyin değerli olması
demek benzerlerinden çok kolay
ayırt edilmesi, üzerinde az
bulunur özelliklerin fazlaca olması
demektir. Bir insanın değerli olması
demek hayatta dimdik durması ,
savunduğu ilkelerden vazgeçmeden
yolunda yürümesi demek.
Söyleyeceğini hiç kimseden çekinmeden
dosdoğru söylemesi , boyuna posuna, cüssesine bakmadan gümbür,
gümbür yürümesi demek. Bir sanatçının değerli olması
demek; üretmeye, yaratmaya tutkuyla
bağlanması , bu toprakların ürettiklerini gözü gibi
kollayıp, destanlaştırarak düşünsel
refleksleri ağırlaşmış halkının zihnine
işleyebilmesi demek. Sahtekarlığın,
riyakarlığın, yalakalığın bolca olduğu bu dünyada ülkesi ve insanı için üretmeye
devam ederek paylaşması demek.
1923 İzmir doğumlu Kayıhan Keskinok hocamız Cumhuriyetle yaşıt. Görkemli üslubunun izlerini taşıyan
anıtsal kompozisyonları, dur -
durak bilmeyen araştırmacı ,
entellektüel kimliğinden beslenen
öğretmenliği ve yüksek sorumluluk
duygusu ile Anadolu- Halk ve Cumhuriyet kültürünün çağdaş dili olmaya devam eden üretken sanatçılığı
ile Türk resim sanatının
koca çınarlarından biridir.
Çocukluk ve gençlik
yaşamının her anı mücadeleler
ile geçmiştir.Bu mücadeleler onun yaşam felsefesini olgunlaştırmış,yaşama karşı duruşunu donatmıştır. Ümit Yaşar Gözüm’e göre “Kayıhan Keskinok, bir kavga adamıdır. Onun
kavgası sokaklarda yaşanılan sıradan olanın peşinde, ucuz kabadayılıklar
içermeyen, her şeyin insan için olduğu hümanist bir anlayışın, yaşadığı
toprakların evrensel mutluluğa ulaşmasına inanan ütopik bir kavgadır. İnsanın
olduğu yerde güç, kıskançlık, yücelik ve aşk vardır. Bunların olduğu yerde de
kavga. “
“Acılardan Umut ve
Güvene” adıyla kaleme aldığı yaşam serüveni, Kayıhan Keskinok'un
yaşama karşı duruşunun acılı
yolcuğunun tarihsel belgesidir. Bu
belgede çocukluğunu şöyle
anlatır “Annem
bana hamile, evleri kaçan düşman tarafından yakılıyor, etrafındaki İzmir’deki
evler yakılıyor, 9 Eylül öncesi..Türk Ordusu İzmir’e girerken, yakılıyor, evsiz
kalıyorlar..Bir camiye sığınıyorlar..Annem bana o günleri sonradan anlattı.
Altı ay sonra ben doğuyorum. Sonra Uşak’a göçüyoruz. Her yer yanıklar içinde
Uşak’ta yakılmış, harabe halinde…Benim çocukluğum o kararmış kiremit parçaları
arasında geçti”.
Karakteri ve hayata bakışı kendisi
gibi dünyayı aynı umut ve acı penceresinden gören insanlara yakınlaştırmıştır onu.Adana’da Ortaokul
döneminde Yaşar Kemal ile aynı sınıftadır.Şiirin edebiyatın tadına varırlar. Boğazlıyan
Ortaokulunda Rıfat Ilgaz ile birlikte
hocalık yapar.Tiyatro sahneye
koyar.Edebiyat, felsefe,tiyatro halkevleri…Bir aydın ve entelektüel sorumluluğu
ile Cumhuriyetin yaratmak istediği toplumun mimarlığına soyunur kendi alanında. Sonra uzun bir
sanat yaşamı ,sayısız sergiler, birbirinden değerli çok
sayıda eserler.
Değerli hocamla yakın tanışıklığımız, sohbet etme
fırsatımız olmadı. Umarım sağlığına kavuştuğu
bir gün “yaşamımızda ve sanatımızda ortak nokta
Trabzon’u” konu alan sohbetimiz
olur. Hocam diyorum çünkü; 1962-68 yılları arasında Gazi Eğitim
Enstitüsünde görev yapmış.1964 yılında öğrencileri
olan Hasan Pekmezci Vedat Can, Zafer
Gençaydın,Veysel Günay, Hayati Misman, 1979-83 yıllarında Gazi Eğitim
Fakültesi Resim Bölümünde benim hocalarım olmuştur. Dolayısı ile Kayıhan
Keskinok hocalarımın hocasıdır.
Hasan Pekmezci öğrencilik dönemlerini anlatırken en çok ders dışı gece sohbetlerini vurgular ve o
süreci “sanatın düşünce boyutunun, siyasal ve toplumsal sorunların ifadesi
boyutunun altının sıkça çizildiği bir sanat felsefesi dersi gibiydi,
toplandığımız her gecemiz. Ihlamur içmenin bir bahane ve asıl beklentinin
kültürel kazanımlarımız olduğu bir gece. Sanattan, siyasetten, toplumsal
yaşamdan, inanç sistemlerinden, evlilikten, eş seçiminden, insan
ilişkilerinden, ressamlıktan, eğitimcilikten, yurtdışı müzelerden, sanat
merkezlerinden, yeni çıkan sanat kitaplarından bilgiler edindiğimiz,
donandığımız bir ortam.Kayıhan Keskinok öğretmenimizin nöbetlerini dört gözle beklediğimiz
bu gönüllü eğitim süreci sanat kitaplarının, sanat sergilerinin, görsel birikim
olanaklarının çok sınırlı olduğu bir dönemde bizleri belli aşamalara taşıyan en
önemli beslenme kaynaklarımız oldu”
diyerek anlatır.
Kayıhan Keskinok 1953-1962 yıllarında Trabzon da görev yapmıştır.Önce (daha sonradan Kanuni Ortaokulu ismini alacak olan) Karma Ortaokul, sonra da Trabzon lisesinde
bir çok öğrencisini keşfederek resim eğitimine yönlendirmiştir. Muzaffer Akyol, Süleyman Saim Tekcan, Yusuf Katipoğlu,
Osman Akbay, Mustafa Ata, Burhan Uygur,Mehmet Özer gibi Türkiye’nin tanınan
bir çok ressamı onun
öğrencileri olmuştur.Yine farklı dönemlerde öğrencisi olan Haydar
Durmuş, Osman Zeki Demirkale , Saldıran Özmen de liseden sonra resim egitimi
alarak Trabzon’da sanat yaşamını
sürdürmüş sanatçılardır.Şair- yazar-gazeteci Atila Aşut ve Trabzon eski
Mimarlar Odası Başkanı Bekir Gerçek de ondan çok şey öğrenen, etkilenen Trabzon
Lisesinden öğrencileridir.
Atila Aşut edebiyat
öğretmeni ile sorunlar yaşayıp küskünlük dönemine girdiğinde onu yüreklendirir.Toplumcu bir
şair-yazar-gazeteci olmasındaki payı
büyüktür.Bekir Gerçek öğrencilik döneminde onun çok yakınındadır. Sürekli resimler yapar.Severek aldığı resim eğitimi
onun hayatını değiştirir.İstanbul’da
kazandığı Tıp Fakültesini hiç düşünmeden bırakıp resmi kullanabileceği
mimarlık eğitimini tercih eder.
Trabzon lisesine geldiğinde yirmi yedi yaşındadır.Kendisinden
başka iki resim öğretmeni daha
vardır.Zühdü Ellezoğlu ve Perihan Kulaksızoğlu .Hatta bir ara Beşikdüzü Öğretmen Okulundan bir süreliğine
Trabzon Lisesine atanan Fikri Cantürk ile birlikte çalışır.Trabzon lisesini
ve oradaki öğretmenlik günlerini şöyle
anlatır; “Trabzon Lisesi’nin ilk ve önemli özelliği mimarisiydi..Mimarı
,Türkiye’ye yeni gelmiş ve İTÜ ‘nde de hocalık yapmış Alman Mimar BRUNO
TAUT..Bina yüksekliğindeki bir manolya ağacı yüzünden projenin yönünü
değiştirmiş.. Şiirsel zevk ve dünya görüşü ile,Alman Mimarisinin özellikleri ön
planda tutularak yapılmış bir proje olduğu anlaşılıyordu.. Binaya kişiliğini
veren ağacın varlığı idi..Ayrıca bana çok özel bir çalışma alanı sunan, İsviçre’de,
Gazi Eğitim Enstitüsünde, pek çok güzel sanatlar fakültelerinde görmediğim
nitelikteki resim atölyesi idi..Tamamen denizi gören penceresinden endirekt
güneş ışığı alıyordu..Derslerimi hep atölyede yaptım..Önceki hocalar bu kata
çıkmaya üşenirmiş ve diğer öğretmenlerden uzak kalmak istemezlermiş.. Atölyenin
camlı kapısını açtığımda beni alçak bir sehpada hep taze manolyalar karşılardı..Atölyeye
daima öğrencilerimdem erken girerdim.. Kütüphaneden kitaplarımı çıkarır ve
anlatırdım..Öğrencilerim 30-35 adet şövalede çalışırlardı..
Sadece resimle değil
dekor, müzik vb gibi başka bir çok konuyla da ilgileniyordum..Kural dışı
uygulamalarım vardı ayrıca.. Sanat tarihi sınavında çok heyecanlanan bir
öğrenciyi yasak olmasına rağmen dışarı gönderdim yüzünü yıka ve gel
diye..Müfettiş geldi ve çocuk gelip sınavına normal bir şekilde devam ettiği
için bir şey söyleyemedi..Kopyacılar için sınav uygulamasını değiştirdim..Kitap
,defter serbest bir şekilde sınav yaptım. Tahtaya Rambrandt ve Van Gogh‘tan
birer reprodüksiyon asıp, bunların her birinin neden diğer kişinin eseri
olamayacağı sorusunu yanıtlamalarını istedim..İnsan ilişkilerinde,duygusal ilişkilerinde
bile sanat tarihi bilgilerini kullanacaklarını ve mutlaka sanat tarihi
öğrenmelerini aşıladım hep..En büyük arzum hep öğrencilerin bir şeyler
öğrenmesi idi..Bir grup öğrenciyi görevlendirip aralarında işbölümü yaparak
Trabzon Ayasofya Müzesi’nde araştırma yapmaya gönderdm..Müfredat dışı bir
uygulama idi..Birisi ölçüm yapacak, diğeri onarılmakta olan freskleri
inceleyecek,bir başkası Londralı Restoratörle görüşecekti..Sonuçta bir rapor
hazırlayacaklardı..Gerçekten de çok güzel bir ekip çalışması yaparak 80-90
sayfalık bir rapor hazırladılar.. Hepsine 9-10 gibi notlar verdim..O rapor hala
Trabzon Lisesi Kütüphanesi’ndedir.”
Trabzon, Kayıhan
Keskinok’un yaşamı içinde önemli bir
yer tutar.Çocukları Trabzon’da
doğar.Doğal karizması, tiyatral jest ve mimikleri,entelektüel
bilgisi,otoriter ancak üzmeyen babacan tavrı ile öğrencilerin gözünde çok özel
bir yer edinir.Trabzon’un,
Trabzonlunun da kendisini çok etkilediği
o günleri “ Trabzon Lisesi de beni yetiştirdi.. Mimarisi, öğrencilerin hevesli
durumları,canla başla çalışmaları ile bana şevkin ne demek olduğunu
öğrettiler.Bunu öğretmenliğimin en önemli öğretisi olarak kabul
ediyorum..Öğrencilerim de sıradan kişiler değildiler, çünkü onlar da gelecekte
para kazanma beklentileri olmaksızın maceralı bir yolu seçmişlerdi..Her insanda
yaratım gücü olduğu inancım Trabzon Liseliler sayesinde olmuştur.” diyerek
anlatır.
1960 yilinda Isviçre hükümetinin bursuyla Lausanne
'Ecole des Beaux-Arts'da çalisma olanagi bulur,İsviçre’den sonra tekrar
Trabzon’a döner.1962 yılında da Ankara’ya gider.Aralıklarla on yıl kadar kaldığı Trabzon’da sanat adına çok derin izler bırakmıştır. O
dönemde entelektüel ilgi ile yarattığı
sanat rüzgarı Trabzon’da resim sanatının bu günde bu kadar çok sevilmesinin temel nedenlerinden
biridir.
Yirmi yıldan beri Trabzon’da yaşayan bir sanat
eğitimcisi olarak yaşı 60 ve
üzerinde, farklı mesleklerde olan
bir çok
insan resimden söz edildiğinde resim
öğretmenleri Kayıhan Keskinok’tan
öğrendiklerini övünçle anlattıklarına tanık olmuşum, resim okumalarını hayranlıkla
dinlemişimdir.Trabzon lisesinde o dönem
öğrenci olan gençlerin naif dünyalarını etkisini ve anlamını
sonradan fark edebilecekleri estetik duyarlılık, görmek- bakmak,resim
ve sanat kültürü kavramları
ile buluşturmuştur. Rengi, çizgiyi,
formu,ölçüyü- oranı, dengeyi, ışık- gölgeyi öğrenerek kendi resimlerinde kullanma çabasında
olan gençler zamanla
hocalarının asıl onlara
kazandırmak istediğinin “sanatın
özgün bireysel bir yaratım olduğunu
ve bu yaratımın aslında yaşama karşı bir
tavır ve isyan olduğunu” anlamaya
başlamışlardır. Bugün o kuşak meslekleri ne
olursa olsun iyi bir resim
izleyicisidir ve
öğrendiklerini kendi çevreleri
ile paylaşarak sanat kültürünün yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.
Bu sonuç sadece usta bir ressamın gençler üzerindeki
görsel karizmatik etkisi değil, Kayıhan Keskinok’un sanat ideologu, sanat felsefecisi ve iyi bir sanat
eğitimcisi kimliğinin harmonik izdüşümüdür aslında.
Kaynak
*Trabzon Lisesinde Görev Yapan Öğretmenler
Yıllığı
*Semra Sancak “90. Yaş ve sergisi
için söyleşi” Ankara Life 2013 *Hasan Pekmezci “Kayıhan
Keskinok için” 2015 *Ümit
Yaşar Gözüm “Erdemli bir Düş Avcısıdır
Kayıhan Keskinok” 2015 *Öğrencileri Haydar Durmuş, Osman Zeki Demirkale,Bekir Gerçek ile görüşme