29 Ocak 2015 Perşembe











 “DİRİLİŞ” SERGİSİ, KAYIHAN KESKİNOK VE  TRABZON

Kadir ŞİŞGİNOĞLU *

Türk resminin çınarı, usta sanatçı Kayıhan Keskinok'un “Diriliş” isimli  yeni  bir  sergisi 26 Ocak Pazartesi günü (92.yaş gününde) Ankara  Fırça Sanat Galerisinde   açıldı.Sergisinin açılışına Trabzon’a dönmek zorunda  olduğum için  katılamadım.Aynı  galeride 23 Ocak günü biten sergimi toplarken  boşalan duvarlarda Kayıhan Keskinok hocamın eserlerinin yer alacağını düşünerek  heyecanlanmıştım.
23 Ocak günü bana veda  etmeye  gelen dostlarımla sohbetin uzaması  nedeni  ile toplanma  işim  öğleden sonraya  kalınca hocamın sergileyeceği  resimleri  bir arada  görme  fırsatım  oldu. Sağolsun Semra Sancak fotoğrafımı çekti.Yoksa  benim aklıma gelmeyecekti .Oğlu Çağatay Keskinok ile de  tanışmış  olduk. Serginin  yerleştirilmesine  tanık  oldum..Büyük boyutlu anıtsal  kompozisyonlarını, Atatürk portrelerini, Anadolu  kadınlarını ve sergiye  adını  veren “Diriliş” resmini  gördüm.Çoğunluğu  yakın zamanın  resimleri.Hatta  bazılarını (rahatsızlığı nedeni  ile  acilen hastaneye  kaldırılınca)  imzalama  fırsatı bile  bulamamış.”Diriliş” isimli resmi ile Gezi hareketine  dünyada eşi benzeri bulunmayan gençlik hareketinin sonu ölümlerle ve sakatlıklarla dolu acı anıları Cumhuriyetimizin önüne çıkan barikatlerin yıkılışı, 'Diriliş' sergisinin simgesi oldular”, diyerek Türk toplumunun ve  kentlerin uyanışına, isyanına tanıklık etmiş. Sis bulutunun içinden öne  fırlamış heybetli figürlerin, heykelsi formlarıyla “kuvay-ı milliye” destanında yerini  beğenmemiş  Köroğlu narası ile Bolu Beyine  kafa tutan figürlerle akrabalığını seziverdim.
Kayıhan Keskinok’un. resimlerini izlerken  Ümit Yaşar Gözüm’ün deyimi  ile “aslında varlığına inanmakta zorlanacağımız mitolojinin cocuksu niteliklerini, tarihin gizeminden günyüzüne çıkaran . bir düş avcısı" olduğunu anlarsınız
Bir  şeyin  değerli  olması  demek benzerlerinden  çok  kolay  ayırt edilmesi, üzerinde  az bulunur  özelliklerin fazlaca olması demektir. Bir insanın değerli  olması demek  hayatta dimdik durması , savunduğu  ilkelerden  vazgeçmeden  yolunda  yürümesi demek. Söyleyeceğini hiç  kimseden çekinmeden dosdoğru  söylemesi , boyuna  posuna, cüssesine bakmadan gümbür, gümbür  yürümesi demek.  Bir sanatçının değerli  olması  demek;  üretmeye, yaratmaya  tutkuyla  bağlanması , bu toprakların ürettiklerini gözü  gibi  kollayıp, destanlaştırarak düşünsel  refleksleri ağırlaşmış halkının zihnine  işleyebilmesi  demek. Sahtekarlığın, riyakarlığın, yalakalığın  bolca  olduğu bu dünyada  ülkesi ve insanı  için üretmeye  devam ederek  paylaşması demek.
1923 İzmir  doğumlu Kayıhan Keskinok  hocamız Cumhuriyetle  yaşıt. Görkemli üslubunun izlerini taşıyan anıtsal  kompozisyonları, dur - durak  bilmeyen araştırmacı , entellektüel kimliğinden  beslenen öğretmenliği ve  yüksek sorumluluk duygusu  ile Anadolu- Halk  ve Cumhuriyet kültürünün çağdaş  dili olmaya devam eden üretken  sanatçılığı  ile Türk resim  sanatının koca  çınarlarından biridir.
Çocukluk ve  gençlik  yaşamının her anı  mücadeleler ile  geçmiştir.Bu mücadeleler  onun yaşam felsefesini  olgunlaştırmış,yaşama  karşı duruşunu  donatmıştır.  Ümit Yaşar  Gözüm’e göre  Kayıhan Keskinok, bir kavga adamıdır. Onun kavgası sokaklarda yaşanılan sıradan olanın peşinde, ucuz kabadayılıklar içermeyen, her şeyin insan için olduğu hümanist bir anlayışın, yaşadığı toprakların evrensel mutluluğa ulaşmasına inanan ütopik bir kavgadır. İnsanın olduğu yerde güç, kıskançlık, yücelik ve aşk vardır. Bunların olduğu yerde de kavga. “
“Acılardan Umut ve Güvene” adıyla kaleme aldığı yaşam serüveni, Kayıhan  Keskinok'un  yaşama karşı duruşunun  acılı yolcuğunun  tarihsel belgesidir. Bu  belgede çocukluğunu şöyle  anlatır  Annem bana hamile, evleri kaçan düşman tarafından yakılıyor, etrafındaki İzmir’deki evler yakılıyor, 9 Eylül öncesi..Türk Ordusu İzmir’e girerken, yakılıyor, evsiz kalıyorlar..Bir camiye sığınıyorlar..Annem bana o günleri sonradan anlattı. Altı ay sonra ben doğuyorum. Sonra Uşak’a göçüyoruz. Her yer yanıklar içinde Uşak’ta yakılmış, harabe halinde…Benim çocukluğum o kararmış kiremit parçaları arasında geçti”.
Karakteri ve hayata bakışı kendisi gibi dünyayı aynı umut ve acı penceresinden gören insanlara  yakınlaştırmıştır onu.Adana’da Ortaokul döneminde Yaşar Kemal ile aynı sınıftadır.Şiirin edebiyatın tadına varırlar. Boğazlıyan Ortaokulunda Rıfat Ilgaz ile birlikte  hocalık  yapar.Tiyatro sahneye koyar.Edebiyat, felsefe,tiyatro halkevleri…Bir aydın ve entelektüel sorumluluğu ile  Cumhuriyetin  yaratmak istediği toplumun mimarlığına  soyunur kendi alanında. Sonra  uzun bir  sanat  yaşamı ,sayısız sergiler,  birbirinden değerli  çok  sayıda eserler.
Değerli  hocamla yakın tanışıklığımız, sohbet etme fırsatımız olmadı. Umarım  sağlığına  kavuştuğu  bir gün “yaşamımızda ve sanatımızda ortak  nokta  Trabzon’u” konu alan sohbetimiz  olur. Hocam diyorum çünkü; 1962-68 yılları arasında Gazi Eğitim Enstitüsünde  görev yapmış.1964 yılında öğrencileri olan Hasan Pekmezci Vedat Can, Zafer Gençaydın,Veysel Günay, Hayati Misman, 1979-83 yıllarında Gazi Eğitim Fakültesi Resim Bölümünde benim hocalarım olmuştur. Dolayısı ile Kayıhan Keskinok hocalarımın  hocasıdır.
Hasan Pekmezci  öğrencilik dönemlerini anlatırken en çok  ders dışı gece sohbetlerini vurgular ve o süreci “sanatın düşünce boyutunun, siyasal ve toplumsal sorunların ifadesi boyutunun altının sıkça çizildiği bir sanat felsefesi dersi gibiydi, toplandığımız her gecemiz. Ihlamur içmenin bir bahane ve asıl beklentinin kültürel kazanımlarımız olduğu bir gece. Sanattan, siyasetten, toplumsal yaşamdan, inanç sistemlerinden, evlilikten, eş seçiminden, insan ilişkilerinden, ressamlıktan, eğitimcilikten, yurtdışı müzelerden, sanat merkezlerinden, yeni çıkan sanat kitaplarından bilgiler edindiğimiz, donandığımız bir ortam.Kayıhan Keskinok öğretmenimizin nöbetlerini dört gözle beklediğimiz bu gönüllü eğitim süreci sanat kitaplarının, sanat sergilerinin, görsel birikim olanaklarının çok sınırlı olduğu bir dönemde bizleri belli aşamalara taşıyan en önemli beslenme kaynaklarımız oldu diyerek anlatır.
Kayıhan Keskinok  1953-1962 yıllarında  Trabzon da görev  yapmıştır.Önce  (daha sonradan Kanuni Ortaokulu  ismini alacak olan) Karma  Ortaokul, sonra da Trabzon  lisesinde  bir çok öğrencisini keşfederek resim eğitimine yönlendirmiştir. Muzaffer Akyol, Süleyman Saim Tekcan, Yusuf Katipoğlu, Osman Akbay, Mustafa Ata, Burhan Uygur,Mehmet Özer gibi Türkiye’nin  tanınan  bir çok  ressamı onun öğrencileri  olmuştur.Yine  farklı dönemlerde öğrencisi olan Haydar Durmuş, Osman Zeki Demirkale , Saldıran Özmen de liseden sonra resim egitimi alarak Trabzon’da  sanat  yaşamını  sürdürmüş sanatçılardır.Şair- yazar-gazeteci Atila Aşut ve Trabzon eski Mimarlar Odası Başkanı Bekir Gerçek de ondan çok şey öğrenen, etkilenen Trabzon Lisesinden  öğrencileridir.
Atila Aşut edebiyat öğretmeni ile sorunlar yaşayıp küskünlük dönemine  girdiğinde onu yüreklendirir.Toplumcu bir şair-yazar-gazeteci olmasındaki payı  büyüktür.Bekir Gerçek öğrencilik döneminde onun çok yakınındadır. Sürekli  resimler yapar.Severek aldığı resim eğitimi onun hayatını değiştirir.İstanbul’da  kazandığı Tıp Fakültesini hiç düşünmeden bırakıp resmi kullanabileceği mimarlık eğitimini tercih eder.
Trabzon lisesine  geldiğinde yirmi yedi yaşındadır.Kendisinden başka iki resim öğretmeni daha  vardır.Zühdü Ellezoğlu ve Perihan Kulaksızoğlu .Hatta bir ara  Beşikdüzü Öğretmen Okulundan bir süreliğine Trabzon Lisesine atanan Fikri Cantürk ile birlikte çalışır.Trabzon lisesini ve  oradaki öğretmenlik günlerini şöyle anlatır; Trabzon Lisesi’nin ilk ve önemli özelliği mimarisiydi..Mimarı ,Türkiye’ye yeni gelmiş ve İTÜ ‘nde de hocalık yapmış Alman Mimar BRUNO TAUT..Bina yüksekliğindeki bir manolya ağacı yüzünden projenin yönünü değiştirmiş.. Şiirsel zevk ve dünya görüşü ile,Alman Mimarisinin özellikleri ön planda tutularak yapılmış bir proje olduğu anlaşılıyordu.. Binaya kişiliğini veren ağacın varlığı idi..Ayrıca bana çok özel bir çalışma alanı sunan, İsviçre’de, Gazi Eğitim Enstitüsünde, pek çok güzel sanatlar fakültelerinde görmediğim nitelikteki resim atölyesi idi..Tamamen denizi gören penceresinden endirekt güneş ışığı alıyordu..Derslerimi hep atölyede yaptım..Önceki hocalar bu kata çıkmaya üşenirmiş ve diğer öğretmenlerden uzak kalmak istemezlermiş.. Atölyenin camlı kapısını açtığımda beni alçak bir sehpada hep taze manolyalar karşılardı..Atölyeye daima öğrencilerimdem erken girerdim.. Kütüphaneden kitaplarımı çıkarır ve anlatırdım..Öğrencilerim 30-35 adet şövalede çalışırlardı..
Sadece resimle değil dekor, müzik vb gibi başka bir çok konuyla da ilgileniyordum..Kural dışı uygulamalarım vardı ayrıca.. Sanat tarihi sınavında çok heyecanlanan bir öğrenciyi yasak olmasına rağmen dışarı gönderdim yüzünü yıka ve gel diye..Müfettiş geldi ve çocuk gelip sınavına normal bir şekilde devam ettiği için bir şey söyleyemedi..Kopyacılar için sınav uygulamasını değiştirdim..Kitap ,defter serbest bir şekilde sınav yaptım. Tahtaya Rambrandt ve Van Gogh‘tan birer reprodüksiyon asıp, bunların her birinin neden diğer kişinin eseri olamayacağı sorusunu yanıtlamalarını istedim..İnsan ilişkilerinde,duygusal ilişkilerinde bile sanat tarihi bilgilerini kullanacaklarını ve mutlaka sanat tarihi öğrenmelerini aşıladım hep..En büyük arzum hep öğrencilerin bir şeyler öğrenmesi idi..Bir grup öğrenciyi görevlendirip aralarında işbölümü yaparak Trabzon Ayasofya Müzesi’nde araştırma yapmaya gönderdm..Müfredat dışı bir uygulama idi..Birisi ölçüm yapacak, diğeri onarılmakta olan freskleri inceleyecek,bir başkası Londralı Restoratörle görüşecekti..Sonuçta bir rapor hazırlayacaklardı..Gerçekten de çok güzel bir ekip çalışması yaparak 80-90 sayfalık bir rapor hazırladılar.. Hepsine 9-10 gibi notlar verdim..O rapor hala Trabzon Lisesi Kütüphanesi’ndedir.”
Trabzon, Kayıhan Keskinok’un  yaşamı içinde önemli  bir  yer tutar.Çocukları Trabzon’da  doğar.Doğal karizması, tiyatral jest ve mimikleri,entelektüel bilgisi,otoriter ancak üzmeyen babacan tavrı ile öğrencilerin gözünde çok  özel  bir  yer edinir.Trabzon’un, Trabzonlunun da  kendisini çok etkilediği o günleri “ Trabzon Lisesi de beni yetiştirdi.. Mimarisi, öğrencilerin hevesli durumları,canla başla çalışmaları ile bana şevkin ne demek olduğunu öğrettiler.Bunu öğretmenliğimin en önemli öğretisi olarak kabul ediyorum..Öğrencilerim de sıradan kişiler değildiler, çünkü onlar da gelecekte para kazanma beklentileri olmaksızın maceralı bir yolu seçmişlerdi..Her insanda yaratım gücü olduğu inancım Trabzon Liseliler sayesinde olmuştur.diyerek anlatır.
1960 yilinda Isviçre hükümetinin bursuyla Lausanne 'Ecole des Beaux-Arts'da çalisma olanagi bulur,İsviçre’den sonra tekrar Trabzon’a döner.1962 yılında da Ankara’ya gider.Aralıklarla on yıl kadar kaldığı Trabzon’da  sanat adına çok derin izler bırakmıştır. O dönemde  entelektüel ilgi ile yarattığı sanat  rüzgarı Trabzon’da  resim sanatının bu günde bu kadar  çok sevilmesinin temel  nedenlerinden  biridir.
Yirmi yıldan beri Trabzon’da yaşayan bir  sanat  eğitimcisi  olarak yaşı  60 ve  üzerinde,  farklı mesleklerde olan  bir çok  insan resimden  söz edildiğinde resim öğretmenleri  Kayıhan  Keskinok’tan  öğrendiklerini  övünçle anlattıklarına  tanık olmuşum, resim okumalarını hayranlıkla dinlemişimdir.Trabzon lisesinde o dönem  öğrenci  olan  gençlerin naif dünyalarını etkisini ve  anlamını  sonradan fark edebilecekleri estetik duyarlılık, görmek-  bakmak,resim  ve sanat  kültürü kavramları ile  buluşturmuştur. Rengi, çizgiyi, formu,ölçüyü- oranı, dengeyi, ışık-  gölgeyi  öğrenerek kendi  resimlerinde kullanma  çabasında  olan  gençler  zamanla  hocalarının asıl onlara  kazandırmak istediğinin  “sanatın özgün bireysel  bir yaratım  olduğunu  ve  bu yaratımın  aslında yaşama  karşı bir  tavır ve isyan olduğunu”  anlamaya başlamışlardır. Bugün o kuşak meslekleri ne  olursa olsun iyi bir resim  izleyicisidir ve  öğrendiklerini  kendi  çevreleri  ile  paylaşarak sanat  kültürünün yaygınlaşmasına  katkıda bulunmuştur.
Bu sonuç sadece usta bir  ressamın gençler  üzerindeki  görsel karizmatik etkisi değil, Kayıhan Keskinok’un  sanat ideologu, sanat felsefecisi ve  iyi bir sanat  eğitimcisi  kimliğinin  harmonik izdüşümüdür aslında.

Kaynak                                                               
*Trabzon Lisesinde Görev Yapan Öğretmenler Yıllığı                              
*Semra Sancak  “90. Yaş ve sergisi için söyleşi” Ankara Life 2013                                                       *Hasan Pekmezci   “Kayıhan Keskinok için”  2015                                                                                *Ümit Yaşar Gözüm  “Erdemli bir Düş Avcısıdır Kayıhan  Keskinok”  2015                                                             *Öğrencileri Haydar Durmuş, Osman Zeki Demirkale,Bekir Gerçek ile  görüşme