TARİH BİLİNCİ, ORTADOĞU ve İSRAİL
Kadir ŞİŞGİNOĞLU *

Tarih
bilincinin çocuklara, genç kuşaklara kazandırılması ancak
nitelikli bir tarih eğitimi ile olur.Tarih eğitimi sadece tarihi ve
olayları kronolojik sıra ile ezberlemek demek değildir.
Olayları neden-sonuç ilişkileri içinde çözümlemek demektir. Her
sonuçtan ders çıkarmak demektir. ”Tarih tekerrürden ibarettir”
diyen ve tarihe bu kadar sırtını dönen başka bir toplum
herhalde yoktur. Ne yazık ki tarih eğitiminde çocuklarımıza tek
yanlı olay ve tarih ezberi yaptırarak tarihten nefret ettiriyoruz.
Tarih öğrenmeye karşı isteksizlik yaratıyoruz. Efsane tarihçiliği ile genç
beyinleri siyasal ideolojilerin egemenliğine bırakıyoruz. Ömer
Hayyam belki de en çok bundan korkuyordu “Tarih kainatın
vicdanıdır” derken.
Sadece
250 yıllık tarihi olan Amerika da liselerde bile tarih dersi 4
kalın ciltlik kitapla işlenir . Üniversitelerde ise tarih dersi daha da
önemlidir. Çünkü Amerika bilir ki, Amerikan ideallerinin aşılanması için ancak
güçlü bir tarih bilinci gereklidir…Fransızlar, İngilizler , Almanlar da tarih
bilincinin geliştirilmesine çok önem verirler. Ama bu noktada en ileri gidenler
Japonlar ve özellikle de İsraillilerdir. Japonlar yeni Hiroşimalar olmasın diye
özellikle ilk ve orta öğretim düzeyinde olan öğrencilerine her zaman
Hiroşima ve Nagazaki’ yi gezdirerek gençlerini bilinçlendirirler. Bu gün
İsrail hem kendini dünyaya haklı gösterebilsin, hem de çocuklarına İsrailli
olmanın, Yahudi olmanın ne olduğunu gösterebilsin diye en zeki çocuklarını
tarihçi yapar. 2500 yıl devletsiz yaşamalarına rağmen benliklerini
kaybetmemelerinin nedeni tarih bilincidir.
Günümüzde
Ortadoğu’da yaşananları anlamak için
için gündelik siyasetin yarattığı
sığ ilgiden uzaklaşıp
çatışmalara tarih bilinci ile
bakmak gerekir. Daha önce tarih bilinci
konusunda yazdığım bir
yazımdan yukarıda alıntılar yaparak yorumda
bulunmak istedim.
Orta
Doğuda çatışmalar ilk devletlerin ortaya çıkışından beri hep vardır.Güçlü
merkezi devletlerin bölgesel
hakimiyet kurmak istemeleri, kendi varlıklarının garantisi olarak
görüldüğünden güçsüz ve zayıf
ülkelerin, toplumların ne yazık ki
yaşama şansları olmamıştır. Bölgenin jeo-stratejik konumu,
zengin yer altı kaynaklarına sahip
olması çekiciliğini artırmıştır. Irk
temelli ve din temelli
çatışmalar günümüzde de
emperyal güçler ve onların
bölgedeki ortakları tarafından
desteklenip körüklenerek çözümsüzlük
ve kaos bölgenin karakterine dönüştürülmüştür.
Osmanlı’ya bağlı
eyalet iken 1.Dünya
Savaşı sonunda İngilizlerin
kışkırtmaları ile bölge ülkelerinde
bağımsızlık hayalleri güçlenmiştir. Irk
bilinci yüceltilen Araplarda Osmanlı
nefreti yaratılmış bunun sonunda Osmanlıya bağlı
yaşamak yerine İngilizlere bağımlı olmayı tercih etmişlerdir. Bu dönemde İngiliz ajanı Gertrud Bell’in olağanüstü çalışmaları
ile önce Irak sonra Suriye Ürdün
Osmanlı’dan kopmuştur.Iraklıların ulus
bilinci ve tarih bilinci kazanmasında Gertrud Bell’in ve
öğrencisi arap kod adıyla anılan
Lawrence’nin payı büyüktür.Gertrud
Bell’in Iraktaki lakabı (Iraklıların
anası anlamında) El-Irakeyn’ dir. Kuzey
Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin
cetvelle çizilmiş haritaları Gerrud
Bell’in eseridir.Bütün işleri bitip emekli
olduğunda “ bir daha yeni ulus
ve devletler yaratmayacağım,
oldukça zor oluyor”
diyerek Ortadoğu halklarının
kaderini ti’ye almıştır.
Ortadoğu’da Osmanlı’dan kopuş sırasında o
bölgede kalan Osmanlı
askerlerine Araplar çok acı çektirmişlerdir.Osmanlı ordusu bu kardeş
bildiği topraklarda çok trajik kayıplar
yaşamıştır. Cumhuriyeti kurduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk Ortadoğu’nun
Osmanlı’dan kopuş hikayesini ve
bölgenin psikolojisini çok
iyi bildiği için Ortadoğu
ülkelerinin işlerine asla karışmamış
ve uzak
durulması gerektiğini söylemiştir.
Bölgede
Osmanlı’dan kopuşun en
acı ve ağır bedelini ödeyen Filistin halkı’dır. Bölgedeki bütün
halkların bir devleti
varken Ortadoğu’da devletsiz
tek halk Filistinlilerdir.
Filistinlilerin
topraklarının % 67 si İsrail işgali
altındadır. 1945 te küçücük toprak
parçasında kurulan İsrail
Mısır’dan Suriye’den Ürdün’den
Filistin’den aldığı topraklarla
sınırlarını kırk kat artırmıştır.
İsrail bununla yetinmeyecektir. Kendilerine Tevrat’ta vaat edilen toprakları, gelecekteki
büyük İsrail’in sınırları olarak
görürler. Bu sınırların içinde Filistin diye bir
halk ve ülke
zaten yoktur. Suriye’nin bir
kısmı, Irak’ın büyük bir kısmı ve Türkiye’nin Dicle ve Fırat arasında kalan Mezopotamya Ovası’ndan Iğdır
Ovası’na kadar, hatta Doğu
Karadeniz Dağları’nı aşarak Karadeniz’e
kadar uzanan bir coğrafyayı
hayal etmektedir.Bunlar fantezi değildir. Büyük İsrail neresidir diye
araştırdığınızda bu bilgilere
kolaylıkla ulaşmak mümkündür.
İsrail bu
tarih bilinciyle siyasal stratejilerini oluşturmaktadır. Bu hedefe göre bölge
ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmektedir.Bazı yerlerde
silah ve kaba güç
kullanarak, bazı yerlerde
diplomatik temasla,Yahudi sermayesinin
lobi desteği ile yapılan ekonomik ablukalarla müttefiklerini oluşturmaktadır.
MOSSAD-CIA ajanlarının planlı toplum mühendisliği ve siyasi
suikastleri ile güçsüzleştirilen bölge
devletlerin hükümetleri İsrail ile
ilişkilerinden
vazgeçemeyecek kadar bağımlı
hale getirilmişlerdir. Bugün on
yıl öncesine göre
İsrail; Büyük İsrail’e (vad edilmiş
topraklara) daha yakındır. İsrail onun için Suriye sınırımızdaki
mayınlı arazinin temizlenmesine
bu kadar
istekli olmuştur. Manavgat çayının
suyunu satın almak için
inanılmaz pazarlıklar yapılmıştır. Oluşan tepkiler
nedeniyle vazgeçilmiştir. Harran
ovasında, Iğdır ovasında, Karadeniz
yaylalarında İsrail sermayesi ile toprak satın almak için aracılar kullanılmaktadır. İsrail bu nedenle Irak’ın parçalanması ve Kuzeyinde
Kürt devleti kurulmasına
açık destek vermektedir.
Yıllardan beri askeri eğitim verdiği, ordusunu yetiştirdiği
kendine bağlı petrol ve doğal gaz zengini Kürt
devleti Büyük İsrail hedefi için gerçekleşmesi en önemli
aşamalardan birisidir. Kürt
devletinin kurulması için MOSSAD ve
CIA’nin silahlandırdığı IŞİD,
Barzani bölgesinin altını
süpürerek Irak’ı fiili olarak üçe bölmüştür. İsrail’in bu
topraklarda en büyük düşman olarak
gördüğü Sünni İslamcı HAMAS’ ı
bile solcu ve laik EL-FETİH’e karşı CIA ve MOSSAD işbirliği ile kurdurduğunu emekli CIA ajanının
itiraflarında okuyabilirsiniz.
Tarih
bilincinden uzak sığ siyasetin egemen
olduğu ülkemizde Ortadoğu politikaları ne yazık ki en çok
İsrail’in çıkarlarına hizmet etmektedir.
Oyun kurmak için
her oyuna girildiğinde yapılan bütün hamleler İsrail’in uzun yıllarda gerçekleştirmeyi
düşündüğü hedefleri zahmetsizce altın tepside İsrail’e sunmaya yaramaktadır.Boş laflarla, vicdan
sömürüsü ile tarih bilincinden yoksun halk uyutulmaktadır.
Bu arada
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hasta
yatağında “Musul sorununu çözmeden ölürsem gözüm açık gider” dediği Musul’u Kerkük’ü ve Telafer’i gözümüz
baka baka İsrail’in ABD’nin kurup silahlandırdığı, Katar ve Türkiye’nin
lojistik destek yağdırdığı( mahkeme
kayıtlarına geçmiştir) IŞİD’e
kaptırmıştır.Bölgeden göçe zorlanan 50 bin Irak Türkmeni
Barzani’nin lütuf gösterdiği
çölde en az Filistinliler kadar
trajik varlık savaşı vermektedir. Üstelik şii oldukları için en acımasız IŞİD zulmüne
maruz kaldıkları gibi, en çok güvendikleri Türkiye’den
bile sesleri duyulmadan.
