22 Temmuz 2014 Salı




TARİH BİLİNCİ, ORTADOĞU ve  İSRAİL

    Kadir ŞİŞGİNOĞLU *


                                                                                         Geleceğin kurgulanabilmesi  geçmişin doğru  okunması ve değerlendirilebilmesi ile olanaklıdır. Geçmişi doğru okumak, değerlendirmek, geleceğe ilişkin yönsemeler yapmak yüksek tarih bilinci gerektirir."Tarih bilinci, aklın rehberliğinde  tarihi anlamlandırma çabasıdır. Akıl devreden çıkarsa tarih de  tarih olmaktan  çıkar" Aklı devreden çıkararak tarihi anlamaya çalışmak geçmişe dair  bilgiyi  gereksiz bir yük olarak  taşımaktır. Tarih bilincine sahip bir kimse, tarihi ölü bir geçmiş olarak değil, yaşayan, yaşamı anlamlandıran ve güzelleştiren canlı bir varlık olarak duyumsarTarih bilinci için kronolojik olarak tarihe ve bu tarihin  yaratıldığı  coğrafyaya  (hem bilgi olarak, hem de toprak,yurt olarak) egemen olunmalıdır. Çünkü; tarihini bilmeyenlerin coğrafyalarını başkaları  çizer.

Tarih bilincinin  çocuklara, genç  kuşaklara kazandırılması ancak nitelikli  bir  tarih eğitimi ile olur.Tarih eğitimi sadece tarihi ve olayları kronolojik sıra  ile  ezberlemek  demek  değildir. Olayları neden-sonuç ilişkileri  içinde  çözümlemek demektir. Her sonuçtan ders  çıkarmak  demektir. ”Tarih tekerrürden ibarettir” diyen ve tarihe bu kadar sırtını  dönen başka  bir  toplum herhalde  yoktur. Ne yazık ki  tarih eğitiminde çocuklarımıza tek yanlı olay ve tarih ezberi  yaptırarak  tarihten nefret ettiriyoruz. Tarih  öğrenmeye karşı isteksizlik  yaratıyoruz. Efsane tarihçiliği ile genç  beyinleri siyasal  ideolojilerin egemenliğine  bırakıyoruz. Ömer Hayyam belki de en çok  bundan  korkuyordu “Tarih kainatın vicdanıdır” derken.

Sadece 250 yıllık tarihi olan Amerika da  liselerde bile  tarih dersi 4 kalın ciltlik kitapla işlenir . Üniversitelerde ise tarih dersi daha da önemlidir. Çünkü Amerika bilir ki, Amerikan ideallerinin aşılanması için ancak güçlü bir tarih bilinci gereklidir…Fransızlar, İngilizler , Almanlar da tarih bilincinin geliştirilmesine çok önem verirler. Ama bu noktada en ileri gidenler Japonlar ve özellikle de İsraillilerdir. Japonlar yeni Hiroşimalar olmasın diye özellikle ilk ve orta öğretim düzeyinde olan öğrencilerine  her zaman Hiroşima ve Nagazaki’ yi gezdirerek  gençlerini bilinçlendirirler. Bu gün İsrail hem kendini dünyaya haklı gösterebilsin, hem de çocuklarına İsrailli olmanın, Yahudi olmanın ne olduğunu gösterebilsin  diye en zeki çocuklarını tarihçi yapar.  2500  yıl devletsiz yaşamalarına rağmen benliklerini kaybetmemelerinin  nedeni tarih bilincidir.  

Günümüzde Ortadoğu’da yaşananları anlamak  için için gündelik  siyasetin  yarattığı  sığ  ilgiden  uzaklaşıp  çatışmalara  tarih bilinci ile bakmak gerekir. Daha önce tarih bilinci  konusunda  yazdığım  bir  yazımdan  yukarıda  alıntılar yaparak  yorumda  bulunmak  istedim.

Orta Doğuda   çatışmalar  ilk devletlerin ortaya  çıkışından beri hep  vardır.Güçlü  merkezi devletlerin bölgesel  hakimiyet  kurmak  istemeleri, kendi  varlıklarının garantisi  olarak  görüldüğünden güçsüz  ve zayıf ülkelerin,  toplumların  ne yazık ki  yaşama  şansları  olmamıştır. Bölgenin jeo-stratejik konumu, zengin yer altı  kaynaklarına  sahip  olması çekiciliğini  artırmıştır. Irk temelli  ve  din temelli  çatışmalar günümüzde de  emperyal  güçler ve  onların  bölgedeki ortakları  tarafından desteklenip  körüklenerek  çözümsüzlük  ve  kaos bölgenin karakterine  dönüştürülmüştür.

Osmanlı’ya  bağlı  eyalet  iken  1.Dünya  Savaşı  sonunda İngilizlerin kışkırtmaları  ile bölge  ülkelerinde  bağımsızlık hayalleri  güçlenmiştir.  Irk  bilinci yüceltilen  Araplarda  Osmanlı   nefreti yaratılmış bunun sonunda Osmanlıya  bağlı  yaşamak yerine   İngilizlere  bağımlı olmayı  tercih etmişlerdir. Bu dönemde İngiliz  ajanı Gertrud Bell’in olağanüstü çalışmaları ile önce Irak  sonra Suriye Ürdün Osmanlı’dan  kopmuştur.Iraklıların  ulus  bilinci  ve tarih  bilinci kazanmasında Gertrud Bell’in  ve  öğrencisi arap kod adıyla  anılan Lawrence’nin payı  büyüktür.Gertrud Bell’in Iraktaki  lakabı (Iraklıların anası anlamında) El-Irakeyn’ dir.  Kuzey Afrika ve Ortadoğu  ülkelerinin cetvelle  çizilmiş haritaları Gerrud Bell’in eseridir.Bütün işleri  bitip  emekli  olduğunda “ bir daha yeni  ulus ve  devletler yaratmayacağım, oldukça  zor  oluyor”  diyerek Ortadoğu halklarının  kaderini  ti’ye  almıştır.

Ortadoğu’da  Osmanlı’dan kopuş  sırasında o  bölgede  kalan  Osmanlı  askerlerine Araplar çok acı çektirmişlerdir.Osmanlı ordusu bu kardeş bildiği  topraklarda çok trajik  kayıplar  yaşamıştır. Cumhuriyeti  kurduktan  sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk Ortadoğu’nun Osmanlı’dan kopuş  hikayesini  ve  bölgenin  psikolojisini  çok  iyi  bildiği  için Ortadoğu  ülkelerinin işlerine  asla   karışmamış ve  uzak  durulması  gerektiğini  söylemiştir.

Bölgede Osmanlı’dan  kopuşun  en  acı  ve ağır  bedelini  ödeyen Filistin halkı’dır. Bölgedeki  bütün  halkların  bir  devleti  varken  Ortadoğu’da  devletsiz  tek  halk Filistinlilerdir.
Filistinlilerin topraklarının % 67 si İsrail  işgali altındadır. 1945 te küçücük toprak  parçasında kurulan  İsrail Mısır’dan Suriye’den Ürdün’den  Filistin’den aldığı  topraklarla sınırlarını  kırk  kat artırmıştır.
İsrail  bununla yetinmeyecektir. Kendilerine Tevrat’ta  vaat edilen toprakları,  gelecekteki  büyük  İsrail’in sınırları  olarak  görürler. Bu  sınırların  içinde Filistin diye  bir  halk  ve  ülke  zaten  yoktur. Suriye’nin  bir  kısmı, Irak’ın  büyük  bir kısmı ve Türkiye’nin Dicle  ve Fırat arasında kalan Mezopotamya  Ovası’ndan  Iğdır  Ovası’na  kadar, hatta Doğu Karadeniz Dağları’nı aşarak Karadeniz’e  kadar uzanan bir  coğrafyayı hayal  etmektedir.Bunlar fantezi  değildir. Büyük İsrail neresidir diye araştırdığınızda bu  bilgilere kolaylıkla  ulaşmak mümkündür.

İsrail  bu  tarih  bilinciyle  siyasal stratejilerini  oluşturmaktadır. Bu hedefe göre  bölge  ülkeleri  ile ilişkilerini  geliştirmektedir.Bazı  yerlerde  silah ve  kaba  güç  kullanarak,  bazı  yerlerde  diplomatik temasla,Yahudi sermayesinin  lobi  desteği ile yapılan ekonomik  ablukalarla müttefiklerini oluşturmaktadır. MOSSAD-CIA  ajanlarının planlı  toplum mühendisliği ve siyasi suikastleri  ile güçsüzleştirilen bölge devletlerin hükümetleri  İsrail  ile  ilişkilerinden  vazgeçemeyecek  kadar  bağımlı  hale  getirilmişlerdir. Bugün on yıl  öncesine  göre  İsrail; Büyük İsrail’e (vad edilmiş   topraklara) daha  yakındır. İsrail  onun için Suriye  sınırımızdaki  mayınlı  arazinin temizlenmesine bu  kadar  istekli  olmuştur. Manavgat  çayının  suyunu  satın almak için inanılmaz  pazarlıklar yapılmıştır. Oluşan  tepkiler  nedeniyle  vazgeçilmiştir. Harran ovasında, Iğdır ovasında, Karadeniz  yaylalarında İsrail sermayesi ile toprak satın almak için   aracılar kullanılmaktadır. İsrail  bu nedenle Irak’ın parçalanması ve  Kuzeyinde  Kürt  devleti  kurulmasına  açık destek  vermektedir. Yıllardan  beri askeri  eğitim verdiği, ordusunu yetiştirdiği kendine  bağlı petrol ve doğal gaz  zengini Kürt  devleti Büyük İsrail  hedefi  için gerçekleşmesi  en önemli  aşamalardan  birisidir. Kürt devletinin  kurulması için MOSSAD ve CIA’nin silahlandırdığı IŞİD,  Barzani  bölgesinin altını süpürerek Irak’ı fiili  olarak üçe  bölmüştür. İsrail’in  bu  topraklarda en  büyük düşman  olarak  gördüğü  Sünni İslamcı HAMAS’ ı bile  solcu ve laik EL-FETİH’e karşı  CIA ve MOSSAD işbirliği ile  kurdurduğunu emekli CIA ajanının itiraflarında okuyabilirsiniz.

Tarih bilincinden  uzak sığ siyasetin egemen olduğu  ülkemizde  Ortadoğu politikaları ne yazık ki en çok İsrail’in çıkarlarına hizmet  etmektedir. Oyun  kurmak  için  her  oyuna  girildiğinde yapılan bütün hamleler  İsrail’in uzun yıllarda gerçekleştirmeyi düşündüğü  hedefleri  zahmetsizce altın tepside İsrail’e  sunmaya yaramaktadır.Boş laflarla, vicdan sömürüsü ile tarih bilincinden yoksun halk uyutulmaktadır.

Bu arada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hasta  yatağında “Musul sorununu çözmeden ölürsem gözüm açık gider” dediği Musul’u  Kerkük’ü ve Telafer’i  gözümüz  baka baka  İsrail’in ABD’nin  kurup silahlandırdığı, Katar ve Türkiye’nin lojistik destek  yağdırdığı( mahkeme kayıtlarına geçmiştir)  IŞİD’e kaptırmıştır.Bölgeden  göçe  zorlanan 50 bin  Irak Türkmeni  Barzani’nin lütuf gösterdiği  çölde  en az Filistinliler kadar trajik  varlık savaşı  vermektedir. Üstelik  şii oldukları için en acımasız  IŞİD zulmüne  maruz  kaldıkları  gibi, en çok güvendikleri Türkiye’den bile  sesleri  duyulmadan.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder