ÖZGÜR RUHLU AKDENİZLİ- BARCELONA
Kadir ŞİŞGİNOĞLU *
Barcelona'ya henüz
gitmeden bir arkadaşımın verdiği
Barcelona fotoğraflarından oluşan katalogu
incelediğimde bu kadar da
değildir diye düşünmüştüm. Çünkü bizim
kentlerimiz için hazırlanan
bütün kataloglarda kentin en güzel
halleri fotoğraflanıyordu.Çoğu
zaman o fotoğraflar gerçekle pek te örtüşmüyordu.Barcelonayı gördükten sonra katologda
yer alan fotoğrafların ne
kadar doğal, yalın, aldatmasız olduklarını farkettim.
Katalogdan ilk aklımda kalan kentin havadan çekilmiş görüntüsü idi.Bir tepsi baklava gibi özenle dilimlenmiş Barcelona cadde ve
sokakları birbirini doksan derece kesiyordu. Barcelona’ya gittiğimizde havadan
olmasa da bu düzenli sokak ve
caddeleri yakından gördüm. Köşeleri
alınmış dörtgen yapı adacıkları, iç
boşluklarında oluşturulmuş yaşam
alanlarıyla kentin sokaklarını
caddelerini anlamsız insan yığınlarından ve kalabalıklarından kurtarıyor, sokaklarında belirsizlikten uzak,
güven duyarak dolaşmanızı sağlıyordu. Ne bıktıran ağırkanlılık, ne de aceleci bir
telaş, İlk kez gittiğim bir
kentte sıra dışı anıtsallığın görkeminde
endişesiz, güvenle dolaşabilme
keyfini yaşadım.O kadar düzenli ,
özenli ve akılcı bir kent ki; kent yaşamına ve
kent düzenine ilişkin
bir süprizle karşılaşmak nerede ise olanaksız. Katalan ruhunun
başkaldırısı belki de kendi yarattığı
düzen tutkusuna karşı (kimbilir).
Mimarlığın kent kültürünün vitrini olduğuna inanırım. Binlerce
yılın birikimini bir giysi gibi üzerinde
taşır kent. Bazen eski, yorgun,
görmüş geçirmiştir bu giysi , bazen süslü, fiyakalı. Bazen de bir yanı
düşer diğer yanı kalkar. Kent
kültürü zaman içinde kent
belleğini oluşturan sembollerini yaratır. Bu semboller çoğunlukla mimarlık yapıtlarıdır. Farklı dönemlere ilişkin sembol yapıları
ne kadar çoksa o kentin kültürü ve belleği o kadar zengindir. Belleğini özenle
koruyan kentler bayramlık
giysilerini giyen çocuklar gibi neşelidir, güler yüzlüdür. Çünkü; geçmiş zamanların yaşamını
bu güne taşıyabilmiştir. Mimarlık ile
kentselliğin bütünselleştiği, özgür ruhlu Barcelona’nın, bu yönüyle aklımda, gönlümde yer ettiğini
söyleyebilirim.
Katalan kültürünün farklılığı yücelten
özgür ruhu Barcelona’ya her alanda marjinal bir kimlik kazandırmış.
Kentin klasik kimliği ile, yenilikçi, postmodern kimliği arasında yaşanan ölçülü seviyeli rekabet
kent kimliğini güçlendirmiş. Barcelona’nın kent
kimliğini oluşturan, onu diğer Akdeniz
kentlerinden farklı kılan nedir diye sorulduğunda aradığınız
cevaplar arasında Katalan özgürlükçülüğünün, kraliyet
karşıtlığının ve
Barcelona’nın simgesi sayılan
Barcelona futbol takımını, “Franco rejiminden kaçmadan önce tüm eğitimini ve
gençliğini bu şehirde geçiren, sanatını biçimlendiren ve bu zaman zarfında
bugünün şaheserleri sayılan tablolarını yapan”
Picasso’ya, Sürrealizmin en önemli
ismlerinden biri olan Joan
Miro’ya, en çok da Barcelona’yı bir
pasta gibi süsleyerek ruhunu
veren Antoni Gaudi’ye rastayabilirsiniz. Bu nedenle Barcelona
en çok Gaudi’nin kentidir. Mezun
olduğunda diplomasını imzalayan
okul müdürü Elies Rogent “Bu diplomayı bir deliye mi yoksa bir dahiye
mi verdiğimizi kim bilebilir? Bunu bize zaman gösterecek.” dediği Gaudi, kendini Barcelona’ya
adamıştır. Başlangıçta pek
kimsenin dikkatini çekmediği ,
sıradan bir mimar olan
Gaudi sokaklar için tasarladığı
sokak lambaları, ısıtmalı oturma
grupları, evler, parklar ve katedraller ile Barcelonanın kaderini değiştiren mimar
olarak tanımlanır. Günümüzde Gaudí’nin eserlerinin sekiz tanesi UNESCO
Dünya Mirası Listesi'nde yer alır. Park Güell, Palau Güell ve Casa Milà
1984’te, La Sagrada Familia’nın “İsa’nın Doğuşu” cephesi ile yeraltı türbesi,
Casa Vicesn, Casa Battlo ve Colonia Güell Türbesi 2005’de UNESCO Dünya Mirası
Listesi’ne girmiştir.

Çocukluğunda
geçirdiği romatizmal hastalığı onu akranlarından
koparır.Tek başına düşünür, doğayı
gözler, gözlem yeteneğini geliştirir. Gaudi’nin eserlerinde doğa
sadece dekoratif bir
unsur değildir, belirleyici unsurdur. Doğadan her zaman
ilham alır. 2026’da tamamlanması beklenen La Sagrada
Familia Katedrali’nin taşıyıcı kolonları, ağaçların gövdelerinden ve
dallarından esinlenmiş.Dışından
baktığınızda sonsuzluk duygusu uyandırıyor, ne yaparsanız
yapın bir defada
kavranamıyor bu yapı.Zaman kısıtlılığından dolayı
canlı görme fırsatı bulamadığım
Sagrada Familia’nın içi Gotik
esintiler taşıyan bir orman, tavanı yıldızlı bir gece gibidir. Casa Batllo’daki
bacalarda servi ağacı kozalağından, Park Güell’in ferforje kapı süslemelerinde
palmiyelerden, Casa Milà’da (La Pedrera) karlı bir dağdan esinlenmiştir; bal
peteklerinin, deniz kabuklarının, dalgaların, hayvanların, asma yaprağının,
kemik ve iskeletlerin doku, şekil ve renklerinden ilham alıp tüm bunlara
yepyeni bir soluk getirmiş, yeni bir mimari dil geliştirmiştir. Gaudi'nin amacı; inanç
dünyasının gizemli karmaşık sembollerini, hayal gücünü tüm mimarlık
bilgileri ile birleştirerek yirminci yüzyıl katedrali yaratmaktı. Bu nedenle stüdyosunu da inşaata
taşıdı ve hayatını bu esere adadı. Gaudi, La Sagrada Familia'yı bitiremeden 7
Temmuz 1926'da 74 yaşındayken bir trafik kazasında hayatını kaybetti ve La
Sagrada Familia'ya gömüldü. Böylelikle
yaşarken aklını, düş gücünü kattığı yapıya öldükten sonra da bedenini
katmış oldu.

Gaudi
arkasında İspanya'nın övüneceği çok yapı bırakmıştır. Kullandığı renklerle
olsun, yapılarının kuruluşları ve hareketleriyle olsun daha önce hayal dahi
edilemeyen işler yaratmıştır. Mimaride
yeni bir kapı açmış, kendi kulvarında, bir öncü olmuştur. Sonraki dönemlerdeki
birçok mimara örnek olarak gösterilmiş,mimarlık
fakültelerinde derslerde
okutulmuştur.
Bu
gün İspanyaya yılda altmış milyon turist geliyor, bunun otuz
milyonu Barcelona’ya
geliyorsa bunların büyük çoğunluğu Gaudi’yi görmek içindir.
* KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder