ZAMANA DİRENEN KENT- TOLEDO
Kadir ŞİŞGİNOĞLU *

.jpg)
Romalılar’ın
Tajo nehrinin kıvrılarak
oluşturduğu yarımada da Toletum adıyla
kurdukları bu kente Araplar
kendi egemenliklerinde Tuleytula
demişler.Yarımadanın 730 metre yüksekliğinde
nehre bakan dik
yamacın üzerine kurulmuş Toledo.
Madrid yönünden geldiğinizde şehrin hafif
eğimli bir arazide taraçalı yapılarını gördüğünüzde sıradan bir tarihi
kent havası veriyor. Tajo nehrini geçip karşı
tepeden baktığınızda yüzlerce yıl
önce zamanı durduran
Toledo’nun muhteşem siluetini görüyorsunuz.
Zamana direnen Toledo; asırlara rağmen kendisini
kuran, geliştiren her kültürün
izlerini korumuş. Alcantara köprüsünde,
kale surlarında Roma’yı, şehrin giriş kapılarında, tapınaklarında Vizigotları, sonradan restorasyonu yapılarak ayaklandırılmış sadece
iki küçük camide üç
asırlık Arap Endülüs Emevi
Emirliklerini, Alcazar sarayında ise bütün kültürlerin izini bulabilirsiniz. Onbirinci yüzyıldan sonra Katolik hırıstiyanlığın merkezi olmuş,
engizisyon damgası vurulmuş,Unesco Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Toledo tarih içinde çok
dilli, çok dinli çok kültürlü bir kent olarak varlığını sürdürmüş, bu günkü baskın
kültürüne rağmen mimari dışında çok
kültürlülüğün izlerine rastlanabiliyor.
Tek
başına bir şeye inatla karşı çıkanlara
“Donkişot’luk yapma” , “Donkişot’luğun
alemi yok” denir ya, bu kent sadece Donkişot’a ev sahipliği yapmamış, aynı zaman da tarihe de Donkişot’luk
yapmış. ….Servantes yazın
dünyasının bu uçuk kaçık
kahramanını (Donkişot’u) burada
yaratmış.Bu nedenle şehre girmeden birçok
yerde Donkişot heykellerini, hediyelik eşya stantlarında
her malzemeden yapılmış küçük anı heykellerini görmek
mümkün. Toledo aynı zamanda
kendini bu kente adayan
El-Greco’nun da kenti. Kentin bir
çok yerinde El Greco'nun resimleri
, müzenin afişleri asılmıştı.
Toledoya yaklaşmaya
başladığımızda El Greco’nun
Toledo Manzarası resmindeki panoramik görüntüsü
ile karşılaşmayı umut ediyordum. Kentin
girişinde çok yüksek
görünmeyen Toledo Kalesinin alt
sur kapılarından birine yaklaştık
içinden geçtik. Toledo'yu sağımıza alarak aşağıya doğru
eğimli ve virajlı bir yolda bir süre ilerlediğimizde birdenbire karşımıza Tajo nehri
ve Alcantara Köprüsü çıktı. Köprüyü geçerek karşı tepeye doğru
tırmanmaya başladığımızda
Toledo bütün görkemiyle görünmeye
başladı. En
yüksekte Alcazar Sarayı, biraz altında Katedral, onların etrafını kuşatan
irili ufaklı taş
yapılar…Sanki El Greconun “Toledo Manzarası” canlanıyordu….Bir
seyir terasında durup bir süre Tajo
nehrinin etrafını çevirip
yarımadaya dönüştürdüğü
Toledoyu seyrettik.Bol bol
fotoğrafladık…
Sonra şehre doğru
yola koyulduk.San Martin Köprüsünü
geride bırakarak Eski Bisagra Kapısı'na geldik (Puerta Vieja de Bisagra) (VI.Alfonso şehre buradan girmiş) Otobüsten inerek Şehrin
en yüksek yerinde kurulmuş Alcazar sarayına
doğru yürüdük. 3.yüzyılda Romalılar tarafından bir kale olarak
yapılmış. Zamanla bir kale-saraya
dönüşmüş. İlerleyen zamanda
tamamen yıkıldığı ve restorasyonla yeniden
ayaklandırıldığı söylenir. İç
savaş sırasında büyük bir
yangın geçirmiş. Bu yangının
izleri restorasyonda hiç
dokunulmadan bırakılan bir
odada görülebiliyor. Sarayın orijinal bölümlerine
dokunmadan yapılan eklentilerle çok
güzel bir askeri
müze düzenlemesi yapılmış. Bir
müzeci olarak keyifle müzeyi dolaşırken grubumuz çoktan
müzeden çıkmış katedrale doğru
yol almışdı.
Çoğunluğu hediyelik eşya satan
dükkanların bulunduğu labirent
gibi kıvrımlı, daracık sokaklardan biraz
ilerleyince Toledo katedralinin çan kulesi bütün heybeti ile karşımıza çıkıverdi.
Katedralin bulunduğu küçük meydanın adı Zocodover Meydanı. Katedral sonradan camiye çevrilen eski bir Vizigot
tapınağı ve kilisenin üzerine kurulmuştur. 1227
yılında yapımına başlanmış, 113 metre uzunluğunda 57 metre genişliğinde ve 45
metre yüksekliğindedir. 88 taşıyıcı kolon üzerinde yükselir. 90 metre
yüksekliğindeki çan kulesinde çanın ağırlığı 18 ton dur. Alfonso’nun bu
çanı müslüman esirlere
taşıttığı söylenir. Böylelikle cami
yapılırken yıkılan kilisenin
öcünü alır kendine göre. Kulenin
çanın bulunduğu külah kısmı hariç camii minaresinden kalma.Katedralin üç ana kapısından biri olan orta
kapı "bağışlanma kapısı" olarak anılır. Kardinalin yönettiği
bağışlanma törenleri için bu kapıdan giriş yapılır. Kapının üzerinde on iki
havari ve kurtarıcı İsa Peygamber heykellerde betimlenmiştir. Bu katedral
Sevilla katedralinden sonra İspanyanın
en büyük üçüncü katedrali.
Fransız Gotik üslubu il,
Bourges katedrali örnek alınarak yapılmış bu
yapı 1452 yılında ancak
tamamlanabilmiş. Taştan bir mücevher gibi işlenmiş katedralin içi de
ayrı bir sanat eseri. İçerdeki
yüksek vitraylı pencerelerden giren
renkli ışıklar, apsid duvarı tavanındaki
süslemeler, bölümler içine yapılmış
resimler katedralin büyüklük ve
yücelik hissini pekiştiriyor. Bizim için sanat değerini
artıran bir başka
özelliği ise Valasquez, Rubens, Goya ve El Greco’nun tablolarıyla
sanat müzesine dönüştürülmüş olması. Ancak
Pazar ayini sırasında kilisenin içine girmiş
olduğumuz için resimlerin bulunduğu
bölüme geçme şansımız olmadı.
Bir
kentin güzelliğini keşfetmenin en iyi
yolu, onun dar sokaklarında dolaşmaktır. Serbest zamanda Zocodover meydanından
yukarı tepeye doğru dar sokaklarında yürüyüp kenti
keşfetmeye çalıştım.Eğilen, bükülen geçitlerle
birbirine bağlanan sokaklarında
bir an kayboldum sandım.Ama çok geçmeden antik geçitlerin, tarihi binaların,
gösterişli balkonların ve hediyelik eşya satan dükkânların çekiciliğine kapılınca
kaybolduğumu bile unuttum. Dolaşırken Toledo’nun ünlü
kılıçlarını inceledim. Bu kadar
farklı boyda farklı türde kılıcı hiç bir arada görmemiştim. Hollywood filmlerinde
kullanılan kılıç ve zırhların çoğunun burada yapılıyormuş.
Toledo kaliteli çeliği ile ünlü. Kentin demircileri iki bin yılı aşkın bir
süredir kılıç yapıyorlarmış. Hem Hannibal’in orduları hem de Roma lejyonları, Tajo Irmağı kıyısında dövülen
bu kılıçları kullanmışlar. Yüzlerce yıl sonra Müslüman zanaatçılar, Toledo’da
yapılan kılıç ve zırhları süslemek için Şam kakması kullanmaya başlamışlar..Müslümanlar
bu kente bir şey
daha öğretmişler; badem ezmesini.Dolaşırken birden
El Greco Müze'sini karşımda görüverdim. Ancak restorasyon nedeni
ile kapalı idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder