25 Aralık 2014 Perşembe

TRABZON ÖZEL BİR  MÜZEYE  KAVUŞTU
"TİCARET VE SANAYİ ODASI ÖZEL İPEKYOLU  MÜZESİ"

Kadir  ŞİŞGİNOĞLU*



 

Bir insan yaşamı için tüm algılarının  ve yargılarının depolandığı bellek ne kadar gerekli ise; kent için de  bellek o kadar önemli ve gereklidir.

Müzeler kent belleğinin vitrinidir.
Kent belleği  kentin tarihi,mimarisi,caddeleri, sokakları, parkları, meydanları  doğal ve yapay çevresi, silueti, gelenekleri, inançları, değerleri, şarkıları, türküleri, masalları, sanat eserleri, sanatçıları, o kente  değer  katmış canlı cansız varlıkların bütünüdür.Kısaca  kente  ruh veren her şeydir.

Kent yaşamında  zamanla kent belleğini  oluşturan unsurların bazıları körelmeye  başlayabilir. Yok olma  tehlikesi  olan bu kültür dinamiklerinin koruma  altına  alınması, sonraki  kuşaklara kent belleğine  yaptığı katkının  gösterilmesi  gerekir.Bunun  en iyi  yapılabileceği yerler  müzelerdir.
Çünkü müzeler; geçmiş toplumların  kültür  varlıklarını, tarihi eserlerini,arkeolojik eserlerini  ve sanat eserlerini araştıran, bulan, koruyan bunları toplumu bilinçlendirmek için sergileyen (kar amacı  gütmeyen) kuruluşlardır.

Kent kültürünün en iyi görünebileceği yerler Kent Müzeleridir.
Bir  kent ne  kadar  çok müzeye  sahipse belleği  o kadar  sağlıklı  demektir.  Belleği travma yaşamış kentlerde tarih ve  kültür  bilinci gelişemez.

Yaklaşık sekiz bin yılla  tarihlenen Trabzon farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış olmasına  karşın bu  uygarlıklardan  ne kaldı diye sorduğumuzda  Roma uygarlığına   kadar  somut olarak  gösterebileceğimiz bir eser yoktur. Küçük Ayvasıl kilisesinin giriş kapısı  üstündeki Rölyef ile Trabzon Müzesindeki Hermes  heykeli dışında Roma kültürü ile  bir  bağ kuramazsınız.Bizansa dair  kale  ve sur kalıntıları, Comnenoslara dair Ayasofya’yı ,bu günkü Ortahisar camiini  çıkarırsanız gördüklerimiz Osmanlı yapılarından geriye kalanlardır.Taşınır kültür  varlığı açısından ise bu kentte  anılan  uygarlıklara  ait buluntular bir kaçı  geçmez.O zaman sıkça  söylenen "Trabzon bir  tarih, kültür ve sanat kentidir" sözünün içi  boştur. Bu görünümü ile  kimse kusura bakmasın Trabzon bir tarih kültür ve sanat kenti  değildir.Yarım yamalak bir  müzesi olan  kentten tarih ve kültür  kenti olmaz.Trabzon  müze fakiri bir kenttir.Müzeleri olmayan bir  kentin geçmişe  dair  göstereceği  bir  şeyi  yoktur. Müzesizlik Trabzon’un ve  Trabzon’u yönetenlerin ayıbıdır.

Bu  ayıptan ilk kurtulan Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası  olmuştur.Fotoğraf sanatçısı Coşkun Kulaksızoğlu’nun  1963 yılından beri biriktirdiği en eskisi yedi yüz, en yenisi iki yüz yıllık) yaklaşık üç yüz  parçadan oluşan  koleksiyon Ticaret ve Sanayi Odası  Yönetim  Kurulu   tarafından satın alınmış, Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Suat Hacısalihoğlu’nun  ısrarlı ve kararlı tutumları ile müzeye dönüştürülmüştür.

İçinde Fatih Sultan Mehmet'in hocasının  kitabının da  olduğu çok değerli el yazmaları, yazı takımları, Trabzon eyalet  mührü, 13.yüzyıl Selçuklu mühürünün  bulunduğu mühürler,tekstil ürünleri, cam ve madeni eşyalar, kılıç ve kamalardan oluşan koleksiyonun bir  bölümü TTSO nın Molozdaki binasının giriş katındaki salona yerleştirilerek “Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Özel İpekyolu Müzesi “ adı  verildi.Bu koleksiyonun Trabzon’da kalması için TTSO nezdinde   girişimde  bulunan Mimarlar Odası Eski Başkanı Bekir Gerçek’in katkısı çok büyüktür.(Coşkun Kulaksızoğlu  tarafından  belirtilmiştir)

25.12.2014 günü saat 18:00 de  açılan müze yarından  itibaren ziyaretçileri  bekliyor olacak.Açılışta Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, Büyükşehir Belediye  Başkanı Dr.Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Türkiye Odalar Borsalar Birliği  Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, KTÜ Rektörü  Prof.Dr.Süleyman Baykal, kent  yöneticileri ve işadamları  ve  çok sayıda davetli ve  basın  mensubu  katıldı.

Bu  küçük Butik Müze TTSO na önemli  bir  prestij  kazandırdığı gibi Trabzon’un  marka  değerini artıracaktır.Geçmişinden hızla  kopan  Trabzon’un geçmişine  dair kültür varlıklarını kent  insanına  sunabilmesi  kent  kültürünün devamlılığı  açısından  önemlidir.Bu atılan  küçük adımın  işe  yarayabilmesi  için  bu  müzenin  yaşayan  müze  olması  gerekir.Koleksiyonunu yenileyebilmesi, müze ile kent insanı arasında  bağ  kurması  gerekir.

Eylul başından beri tanık  olduğum bu çalışmaların sonucunu görmekten bir  müze  araştırmacısı ve bir  müze  tutkunu  olarak çok  mutlu  oldum.Trabzon’u bir  ayıptan  kurtardıkları  için TTSO yönetim kurulunu ve  inatla,  sabırla  müze çalışmalarını yönlendiren Sayın  Başkan  Suat  Hacısalihoğlu’nu  ve ona  destek  verenleri yürekten kutluyorum.