BİR MÜZE’NİN İZİNDE RÜYA GİBİ BİR
HAFTA (1.BARTIN SANAT MÜZESİ ÇALIŞTAYI)
Schneider’ın “insanın kendisi için
yarattığı bir dünyadır” diye
tanımladığı kentler; sadece
maddi yapılardan ibaret
değildir. Kentlerin görsel kimliğini
oluşturan mimari eğer içinde insan
yaşamının damıtılmış özü olan
“kültür” yoksa bir süre sonra yok
olur.Kentlerden insan yaşamını
ayırdığınızda viraneye dönüşür.Çünkü;
kentleri kuran, yaratan
insanlardır.İnsan kendi yaşamını ve birlikte yaşadığı insanların yaşamını düşünerek çevresini biçimlendirir,
kentleri yaratır.Biçimlenen kent bir süre
sonra kendini yaratan insanı değiştirmeye başlar.İnsandaki değişimin hızı ile
kentlerin değişim hızı arasında yakınlık varsa insan yaşadığı kentle
bütünleşir.Orada mutlu bir kent yaşamı, mutlu bir yurttaş vardır.Kentler
insanlardan hızlı gelişiyorsa o kentlerde çoğunluğa tepeden
bakan mutlu azınlık ile kentin değişim hızına yetişmeye
çalışan mutsuz çoğunluk vardır.Bu
tehlikenin farkına varan Hitit Kralı
4000 yıl önceden şöyle seslenir Tanrım beni yavaşlat,/Aklımı sakinleştirerek
kalbimi dinlendir…/ Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele…/
Günün karmaşası
içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver./Beni yavaşlat Tanrım ve
köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardim et.
Hititlere de yurt olmuş Bartın
her ne kadar nüfus
artışı ve sanayileşmenin
yarattığı baskı ile hızla gelişse de Krallarının bu duası Bartınlı’ların kulaklarında fısıltı
olarak kalmıştır.Kendi ölçeklerinde başka Anadolu şehirleri inanılmaz bir hızla
tanınmayacak değişim yaşayıp şehir rantçılarına teslim olurken; büyük şehirlere yakın, kendine yetecek varlıklı insanların ziyadesiyle yaşadığı, ticari ve ekonomik potansiyeli yüksek Bartın; daha yavaş bir
gelişme ile kültürel kimliğinden kopmadan, köklerine yabancılaşmadan
gelişimini sürdürmüştür.Her ne
kadar 1991 yılında il olduktan sonra gelişme hızı artsa da tarihi kent dokusunu koruyarak modern kentleşmeyi
farklı alanlara kaydırması, kent
kültürünün canlı unsurlarını
korumaya alması, kentsel imgelerin
çoğaltılarak yurttaşın içinde yaşamaktan
mutlu olduğu bir kent yaratılması,
Bartın’ı suların maviliğinde, ormanın yeşilinde Batı Karadeniz’de bir huzur
adasına dönüştürmüştür.
Tarih bilinciniz varsa Bartın’da dolaşırken dört bin yıllık tarihin
sentezini görebilirsiniz.Öz be öz Anadolu kültürleri ile Friglerin ve
Romalıların taşıdığı batı kültürlerinin, doğudan gelen Pers,Türk ve İslam
kültürleri ile nasıl harmanlandığını
mimarisinden, geleneklerine, coğrafi isimlerinden diline, sanatından
inançlarına varıncaya kadar her
alanda hissedebilirsiniz.Bu mirasın
üstünde biçimlenen Bartın; Cumhuriyet
kültürünün kendisine verdiği bilim ve
akla dayalı yaşamın entelektüel ve sorgulayıcı yanıyla kültürel kimliğinin genetik kodlarını
koruyabilmiştir.Bu nedenle rant hırsı
yüksek, kültürel bilinç düzeyi düşük kitlelerin Bartın’ın kültürel ve doğal kimliğine yönelik tehditlerine karşı (bir avuç da kalsalar) haklı mücadeleleri ile onlara
geri adımlar attırmayı başarmışlardır.Amasra
Termik Santral mücadelesi onlardan
biridir.
Bartınlılar bilir ki; bu kent,
bu coğrafya Homeros’un İlyada’sında Artemis’in kenarında avlandığı
Parthenios’dan (Bartın) gelmedir. Makedon İskender’in Pers Baldızı Amastris’den (Amasra) gelmedir.Dünyada tek
örneği olan Roma Kuşkayası Yol Anıtı Amasra’yı tepeden
süzer.Hemen biraz aşağısında Fatih’in
Amasra’yı Fetih için geldiği “çeşmi cihan” olarak tanımladığı yer vardır.Fatih Amasrayı fetih için Bartın'dan geçmiş, ordusunu Bartın'da toparlamıştır.Ordunun toplandığı yer
bugün Bartın'da üzerinde Fatih heykeli ile Orduyeri semti olarak anılır. Gizli şelaleleri, çoğunluğu Bartın sınırları içinde
kalan Küre Dağları Milli Parkı,seksen milyon yıllık volkanik
kaya anıtı (Güzelcehisar), bakir
kumsalları ve koyları (Mogado-Gideros), Batı Karadeniz’in en eski keşfedilen
turizm beldesi İnkumu, yeni turizm beldesi Çakraz’ı, sayıları iyice azalmış olsa da Karadeniz’in azgın
dalgalarına dayanabilen ahşap
teknelerin yapıldığı atölyelerin bulunduğu Kurucaşile ve
Kapısuyu sakinliği ile sizleri bekler.Ve en
önemlisi Türk töresi ile yetişmiş konuksever, samimi, güler yüzlü insanları sizleri orada geçireceğiniz birkaç günü bitmesini istemediğiniz
bir rüyaya dönüştürebilir.
İşte biz de Bartınlı Ressam abimiz-dostumuz Erkan
Geniş’in fikri ile başlayıp Bartın
Belediye Başkanı Cemal Akın’ın desteği
ile gelişen 22-29 Mayıs 2016
tarihlerinde 1.Bartın Sanat Müzesi Çalıştayı’nda bu rüyayı yaşadık. Bartında kurulması Planlanan Sanat Müzesi
için Erkan Geniş’in koordinatörlüğünde Çalıştaya Davet edilen, Hasan Pekmezci, Şükran
Pekmezci, Gülay Yüksel,Teymur Agalıoğlu,Tülin Demir,Nur Gökbulut, Önder Aydın, Himmet
Gümrah, Svetlena İnaç, Akdoğan Topaçlıoğlu,Kadir Şişginoğlu ve son dört günde bize katılan genç doktora öğrencileri Merve Altın, Fergana Kocadoru ile
yaklaşık bir hafta boyunca birlikte çalışmanın keyfini sürerken bizleri memmun etmek için dolu dolu
hazırlanmış gezi programları ile Bartın’ın
görülmesi gerekli her yerini gördük. Bu
süre içinde Belediye
Başkanımız yoğun programına rağmen çalışma mekanımız Elmalık Yaşam Merkezinde ve akşam
yemeklerinde bizleri yalnız bırakmadı.Samimi, net tavırlı, halk insanı
karakteri ile bizlerle sohbet etti.Projelerini anlattı. Kendisi
ve ekibinden bizleri hiç yalnız bırakmayan, gezilerde minübüste misafirlerine
su ve soda ikramını kendi yapacak kadar mütevazi Bartın Belediye BaşkanYardımcısı Erol Demirkoparanoğlu, çalıştay programını başarıyla sevk ve idare eden, çalışkan, titiz, son veda gününde Minübüsle Ankara yoluna
koyulduğumuzda arkamızdan su dökecek
kadar bizleri benimseyen Belediye
Başkanı Özel Kalem Müdürü Sevgi Salcı, derin bilgisi , memleket sevgisi ve samimi yaklaşımları ile herkesin sevgisini kazanan rehberimiz genç resim öğretmeni Erdenay Çınçın
gönlümüzde yer ettiler.Ankara’dan
misafirlerini karşılayıp güleryüzlü, kibar personeli ile Sindoma Otel, olağanüstü
lezzetli yemekleri ile Merdane Restorant, Gürgenpınarı Mangal, Çakraz Yakamoz,
Bartın Fatmahanım ve Kaf Konağı’ nda
ağırlayarak bu ülke insanının,
misafirinin ve sanatçısının nasıl
onurlandırılacağının en güzel örneğini gösterdiler.
Sanat tutkusu ve sevgisini
paylaşımcı kişiliği ile
bütünleştirmiş resim öğretmeni Aysun
Eski’nin rehberliğinde Bartın Belediyesinin
kendilerine sağladığı mekanlarda resim çalışmalarını sürdüren
altmış kadar resim sevdalısı Bartınlı zarif
hanımların, eski Bartın
evlerinin maketlerini yapan Ahmet beyin, geleneksel sanatların uygulayıcısı ve öğreticisi İbrahim beyin ilgilerini ve zarif yaklaşımlarını görmek, bizden beklentilerini hissetmek sorumluluğumuzu o kadar
artırdı ki; bizler de mahcubiyet
yaşamamak adına elimizden gelenin en iyisini
yapmak için birkaç gece
sabaha kadar çalışmak
zorunda kaldık.
Bartın ilk kez kendi
kentleri için gelmiş ressamları olağanüstü bir
samimiyetle benimsemişti ve
müzenin kurulacağına inanmıştı. Bunu 28
Mayıs günü çalıştay sergisinin açılışında da gözlemledik.Son günde Bartın Belediyesi Sanatevinde (Eski Kilise
Binası) “Kent Kültürü ve Müzeler “ konulu konferansımda izleyici sayısı çok beklediğim
gibi olmasa da orada tanıştığım
Bartın Deniz Müzesi Kurma Grubunun üyeleri ve Ulus Etnoğrafya
Müzesinin kurucularından Ulus ve Köylerine Hizmet
Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Satı Lütfi Okçu ile tanıştım.Ulustaki
Etnoğrafya Müzesini nasıl kurduklarını
anlattı bir çırpıda.Beni Müzeyi görmeye davet
ettiler.Mutlaka bir gün görmeye geleceğime söz
vererek telefonlarımızı
verdik.Konferansta bir tarih
öğretmeninin eğitim
sistemimizdeki yozlaşmayı anlatarak böyle bir
ortamda tarih bilincini nasıl
geliştirebiliriz, ne yapabiliriz ki? şeklindeki sorusuna, Hasan İzzettin Dinamo’nun
“at otuzunda aldığın diplomayı alfabelik çocuk ol/ yine de
benden geçti mi diyorsun/ aç kollarını
iki yana korkuluk
ol…. şiiriyle cevap
vermiştim, müze kurucularından
biri bu mesajı anladığını o kadar güzel ifade etti ki
doğrusu çok keyiflendim.
Bartınlı ressam, resim
öğretmeni ve sanat aktivisti Dilek Özmen
dostumuz son günde Önder Aydın ile beni atölyesinde ağırladı.İlginç, farklı
resimlerini izledik.Bartından, sanattan, resimden söz ettik.İkram ettiği
kahveden sonra bizleri Ihlamur Kafe
olarak restore edilen ve bizim Bartın’a
geldiğimiz gün açılan Taşhan’a götürdü.Hemen yanında 1926 dan beri kesintisiz yayınlanan Bartın Haber gazetesi vardı .İlk
şehir gezimizde sahibi ve yazı
işleri müdürü ile tanışıp
fotoğraf çektirmiştik.Ihlamur Kafe’de bir sürpriz ile karşılaştım. Burayı görmeden gitseydim benim adıma
büyük eksiklik olurdu.Bir
özel aile müzesi oluşturacak kadar değerli sanatsal ve
etnoğrafik ürünlerden oluşmuş
bir koleksiyon gördüm.Mali Müşavir
Osman Bey’in zaman içerisinde çoğunu müzayedelerden aldığı,tarihi taş mekanla
bütünleşmiş zevkli, estetik
değer taşıyan objeleri, müze kurmayı
zorlaştıran bürokrasiden gözü yıldığı ve bıktığı için Taşhan da kendi
Mekanında açtığı Kafede
kullanarak değerini bilenler için çok
özel bir mekan
oluşturmuştu.Kendisi ile tanışma
fırsatı bulamadık.Dilerim
Bartınlılar bu mekana ve Osman Bey’e
destek verirler.
Bir sanat müzesinin kurulması
için yapılan çalıştayda bu müzede
yer alacak ilk eserlerin yaratıcısı
olmak benim ve sanatçı
dostlarım için gurur
verici bir durumdu.Bununla
birlikte entelektüel birikimi yüksek bir kent
olarak gördüğüm Bartın’ın
yakın zamanda daha çok müzeler açabileceğine inancım sonsuz.Erkan Geniş’in babaevi üç katlı ahşap konağı aile müzesi yapılması koşulu ile Bartın Belediyesine devredecek
olmasını öğrenmek bizi heyecanlandırdı.1934 yılı Sururi imzalı “Atatürk Kocatepe’de” konulu resmin yer aldığı
eski Bartın Belediye Binasının
Kent Müzesi olarak projelendirilmesi,
müzecilik konusunda beklentilerimizin boş
olmadığını gösteriyor.Çok
beğendiğimiz bu resmin birer
çerçeveli küçük kopyasının bizlere armağan edilmesi Sayın Belediye
Başkanımızın ve ekibinin
zarif bir davranışı olarak belleğimize kaydedildi.
Müzelerin toplumsal
kültürün vitrini olduğuna , kültürel
köklerimize ancak müzelerle
ulaşabileceğimize ve çağdaş bir toplum
yaratmada müzelerin birer eğitim
mekanı olduğuna inanan Bartın
Belediye Başkanının ve ekibinin
desteklediği bu çalıştayda zamanın
nasıl geçtiğini anlayamadık.Rüya gibi geçen
bir hafta sonrasında yaptığımız
eserler ile kalbimizin yarısını Bartın da bırakarak
Ankara’ya dönerken veda sonrası
Sevgi Hanımın arkamızdan su dökmesi Kostantin Kavafis’in bir şiirini
anımsattı. “Sen gidersen bu
şehir arkandan gelir”
diyordu Kavafis. Ben de içimden
cevap verdim “Biz
gidiyoruz Bartın, yeter ki sen çağır
başkaları da gelir”
Erkan Geniş abimize-dostumuza,
Bartın Belediye Başkanı Cemal Akın’a, ekibine, birlikte keyifli bir
çalışma ortamı içinde güzel
işler ürettiğimiz sanatçı
dostlarımıza ve Bartına gönülden
teşekkürlerimizle….
*KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ, GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ