31 Mayıs 2016 Salı

BİR  MÜZE’NİN   İZİNDE  RÜYA  GİBİ BİR  HAFTA                                                                    (1.BARTIN SANAT MÜZESİ ÇALIŞTAYI)

Öğr.Gör.Kadir ŞİŞGİNOĞLU*




Schneider’ın “insanın  kendisi için  yarattığı  bir  dünyadır” diye  tanımladığı kentler; sadece  maddi  yapılardan  ibaret  değildir. Kentlerin görsel kimliğini  oluşturan mimari eğer içinde insan  yaşamının damıtılmış özü  olan “kültür” yoksa bir  süre  sonra yok  olur.Kentlerden insan  yaşamını ayırdığınızda viraneye  dönüşür.Çünkü; kentleri  kuran, yaratan insanlardır.İnsan kendi yaşamını ve birlikte yaşadığı insanların  yaşamını düşünerek çevresini biçimlendirir, kentleri yaratır.Biçimlenen kent bir süre  sonra kendini yaratan insanı değiştirmeye  başlar.İnsandaki değişimin hızı ile kentlerin  değişim hızı  arasında yakınlık  varsa insan yaşadığı  kentle  bütünleşir.Orada mutlu bir kent yaşamı, mutlu bir yurttaş vardır.Kentler insanlardan  hızlı  gelişiyorsa o kentlerde çoğunluğa  tepeden  bakan mutlu azınlık ile kentin değişim hızına  yetişmeye  çalışan mutsuz  çoğunluk vardır.Bu tehlikenin  farkına varan Hitit Kralı 4000 yıl önceden  şöyle  seslenir Tanrım beni yavaşlat,/Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir…/ Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele…/ Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver./Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardim et.
Hititlere de yurt olmuş Bartın her ne  kadar  nüfus  artışı ve sanayileşmenin  yarattığı  baskı ile hızla  gelişse de Krallarının  bu duası Bartınlı’ların kulaklarında  fısıltı  olarak  kalmıştır.Kendi  ölçeklerinde başka Anadolu  şehirleri inanılmaz  bir hızla   tanınmayacak değişim yaşayıp şehir rantçılarına  teslim olurken; büyük  şehirlere yakın, kendine  yetecek varlıklı insanların ziyadesiyle  yaşadığı, ticari ve  ekonomik potansiyeli yüksek Bartın; daha  yavaş bir  gelişme  ile kültürel  kimliğinden  kopmadan, köklerine yabancılaşmadan gelişimini  sürdürmüştür.Her  ne  kadar  1991 yılında il  olduktan sonra gelişme  hızı artsa da tarihi  kent dokusunu koruyarak modern kentleşmeyi farklı alanlara kaydırması, kent  kültürünün  canlı unsurlarını korumaya  alması, kentsel imgelerin çoğaltılarak yurttaşın içinde  yaşamaktan mutlu olduğu bir  kent yaratılması, Bartın’ı suların maviliğinde, ormanın yeşilinde Batı Karadeniz’de bir  huzur  adasına dönüştürmüştür.

Tarih bilinciniz varsa  Bartın’da dolaşırken dört bin yıllık tarihin sentezini görebilirsiniz.Öz be öz Anadolu kültürleri ile Friglerin ve Romalıların taşıdığı batı kültürlerinin, doğudan gelen Pers,Türk ve İslam kültürleri ile nasıl  harmanlandığını mimarisinden, geleneklerine, coğrafi isimlerinden diline, sanatından inançlarına varıncaya  kadar her alanda  hissedebilirsiniz.Bu mirasın üstünde  biçimlenen Bartın; Cumhuriyet kültürünün kendisine  verdiği bilim ve akla dayalı yaşamın entelektüel ve sorgulayıcı yanıyla kültürel  kimliğinin genetik kodlarını koruyabilmiştir.Bu nedenle rant hırsı  yüksek, kültürel  bilinç  düzeyi düşük kitlelerin  Bartın’ın kültürel ve  doğal kimliğine yönelik tehditlerine  karşı (bir avuç da  kalsalar) haklı mücadeleleri ile  onlara  geri  adımlar attırmayı başarmışlardır.Amasra Termik Santral mücadelesi onlardan  biridir.

Bartınlılar bilir ki; bu kent, bu coğrafya Homeros’un İlyada’sında Artemis’in kenarında avlandığı Parthenios’dan (Bartın) gelmedir. Makedon İskender’in Pers Baldızı Amastris’den  (Amasra) gelmedir.Dünyada tek  örneği olan Roma Kuşkayası Yol Anıtı Amasra’yı tepeden süzer.Hemen  biraz aşağısında Fatih’in Amasra’yı Fetih için geldiği “çeşmi cihan” olarak  tanımladığı yer  vardır.Fatih Amasrayı fetih  için Bartın'dan  geçmiş, ordusunu  Bartın'da toparlamıştır.Ordunun toplandığı yer bugün Bartın'da üzerinde Fatih heykeli ile  Orduyeri semti olarak  anılır. Gizli şelaleleri, çoğunluğu  Bartın sınırları  içinde  kalan Küre  Dağları  Milli Parkı,seksen milyon yıllık volkanik kaya  anıtı (Güzelcehisar), bakir kumsalları ve koyları (Mogado-Gideros), Batı Karadeniz’in en eski keşfedilen turizm beldesi İnkumu, yeni turizm beldesi Çakraz’ı, sayıları iyice  azalmış olsa da Karadeniz’in azgın dalgalarına   dayanabilen ahşap teknelerin  yapıldığı atölyelerin bulunduğu Kurucaşile ve Kapısuyu  sakinliği ile  sizleri bekler.Ve  en  önemlisi Türk töresi ile yetişmiş konuksever, samimi, güler yüzlü  insanları sizleri  orada geçireceğiniz birkaç günü bitmesini  istemediğiniz  bir  rüyaya  dönüştürebilir.

İşte  biz de Bartınlı Ressam abimiz-dostumuz Erkan Geniş’in fikri ile  başlayıp Bartın Belediye  Başkanı Cemal Akın’ın desteği ile  gelişen 22-29 Mayıs 2016 tarihlerinde 1.Bartın Sanat Müzesi Çalıştayı’nda bu rüyayı  yaşadık. Bartında  kurulması Planlanan Sanat  Müzesi  için Erkan Geniş’in koordinatörlüğünde Çalıştaya  Davet edilen, Hasan Pekmezci, Şükran Pekmezci, Gülay Yüksel,Teymur Agalıoğlu,Tülin Demir,Nur Gökbulut, Önder Aydın, Himmet Gümrah, Svetlena İnaç, Akdoğan Topaçlıoğlu,Kadir Şişginoğlu ve  son dört günde bize  katılan genç doktora  öğrencileri Merve Altın, Fergana Kocadoru ile yaklaşık bir hafta boyunca birlikte çalışmanın keyfini sürerken  bizleri memmun etmek için dolu dolu hazırlanmış gezi  programları ile Bartın’ın görülmesi gerekli her yerini gördük. Bu  süre içinde Belediye  Başkanımız  yoğun programına  rağmen çalışma  mekanımız Elmalık Yaşam Merkezinde ve akşam yemeklerinde  bizleri yalnız  bırakmadı.Samimi, net tavırlı, halk insanı karakteri  ile bizlerle  sohbet etti.Projelerini anlattı. Kendisi ve  ekibinden bizleri hiç yalnız  bırakmayan, gezilerde minübüste misafirlerine su ve soda  ikramını kendi  yapacak kadar mütevazi Bartın Belediye  BaşkanYardımcısı Erol Demirkoparanoğlu, çalıştay  programını başarıyla sevk ve idare  eden, çalışkan, titiz, son veda  gününde Minübüsle Ankara  yoluna  koyulduğumuzda arkamızdan su dökecek  kadar bizleri benimseyen Belediye  Başkanı Özel Kalem Müdürü Sevgi Salcı, derin  bilgisi , memleket sevgisi ve  samimi yaklaşımları ile  herkesin sevgisini kazanan rehberimiz  genç resim öğretmeni Erdenay Çınçın gönlümüzde  yer ettiler.Ankara’dan misafirlerini karşılayıp güleryüzlü, kibar personeli ile Sindoma Otel, olağanüstü lezzetli yemekleri ile Merdane Restorant, Gürgenpınarı Mangal, Çakraz Yakamoz, Bartın Fatmahanım ve Kaf  Konağı’ nda ağırlayarak bu ülke  insanının, misafirinin ve sanatçısının  nasıl onurlandırılacağının  en güzel  örneğini gösterdiler.

Sanat tutkusu ve sevgisini paylaşımcı  kişiliği ile bütünleştirmiş  resim öğretmeni Aysun Eski’nin rehberliğinde Bartın Belediyesinin  kendilerine  sağladığı  mekanlarda resim çalışmalarını sürdüren altmış kadar resim sevdalısı Bartınlı zarif  hanımların, eski  Bartın evlerinin  maketlerini  yapan Ahmet beyin, geleneksel sanatların  uygulayıcısı ve öğreticisi İbrahim  beyin ilgilerini ve zarif  yaklaşımlarını görmek, bizden  beklentilerini  hissetmek sorumluluğumuzu o  kadar  artırdı  ki; bizler de  mahcubiyet  yaşamamak adına  elimizden  gelenin  en iyisini  yapmak  için birkaç  gece  sabaha kadar çalışmak  zorunda  kaldık.

Bartın ilk  kez kendi  kentleri  için  gelmiş ressamları olağanüstü  bir  samimiyetle  benimsemişti ve müzenin  kurulacağına inanmıştı. Bunu 28 Mayıs günü çalıştay sergisinin açılışında da gözlemledik.Son günde  Bartın Belediyesi Sanatevinde (Eski  Kilise  Binası) “Kent Kültürü ve Müzeler “ konulu konferansımda izleyici sayısı çok  beklediğim  gibi  olmasa da orada tanıştığım Bartın Deniz Müzesi Kurma Grubunun üyeleri ve Ulus  Etnoğrafya  Müzesinin kurucularından Ulus ve Köylerine  Hizmet  Derneği Yönetim Kurulu  Başkanı Satı Lütfi Okçu ile  tanıştım.Ulustaki Etnoğrafya  Müzesini nasıl  kurduklarını  anlattı  bir  çırpıda.Beni Müzeyi görmeye  davet  ettiler.Mutlaka  bir  gün görmeye geleceğime  söz  vererek telefonlarımızı  verdik.Konferansta  bir  tarih  öğretmeninin eğitim  sistemimizdeki yozlaşmayı anlatarak böyle  bir  ortamda  tarih bilincini nasıl geliştirebiliriz, ne yapabiliriz ki? şeklindeki sorusuna, Hasan İzzettin Dinamo’nun “at otuzunda  aldığın diplomayı alfabelik çocuk ol/ yine de benden geçti mi diyorsun/ aç kollarını  iki  yana  korkuluk  ol….  şiiriyle  cevap  vermiştim, müze  kurucularından biri bu mesajı anladığını o kadar  güzel ifade  etti ki  doğrusu  çok  keyiflendim.

Bartınlı ressam, resim öğretmeni ve sanat  aktivisti Dilek Özmen dostumuz son günde Önder Aydın ile beni atölyesinde ağırladı.İlginç, farklı resimlerini izledik.Bartından, sanattan, resimden söz ettik.İkram ettiği kahveden sonra  bizleri Ihlamur Kafe olarak restore  edilen ve bizim Bartın’a geldiğimiz gün açılan Taşhan’a götürdü.Hemen yanında 1926 dan  beri kesintisiz  yayınlanan Bartın Haber gazetesi vardı .İlk şehir  gezimizde sahibi  ve yazı  işleri müdürü ile  tanışıp fotoğraf  çektirmiştik.Ihlamur  Kafe’de bir sürpriz  ile karşılaştım. Burayı  görmeden gitseydim  benim adıma  büyük  eksiklik  olurdu.Bir  özel aile müzesi  oluşturacak  kadar değerli sanatsal  ve  etnoğrafik ürünlerden  oluşmuş bir  koleksiyon gördüm.Mali Müşavir Osman  Bey’in  zaman içerisinde çoğunu  müzayedelerden  aldığı,tarihi taş  mekanla  bütünleşmiş  zevkli, estetik değer  taşıyan objeleri, müze kurmayı zorlaştıran bürokrasiden gözü yıldığı ve bıktığı  için Taşhan da  kendi  Mekanında  açtığı Kafede kullanarak değerini bilenler  için  çok  özel  bir  mekan  oluşturmuştu.Kendisi  ile  tanışma  fırsatı  bulamadık.Dilerim Bartınlılar bu mekana ve  Osman   Bey’e  destek verirler.

Bir sanat müzesinin kurulması için yapılan  çalıştayda bu  müzede  yer alacak ilk eserlerin yaratıcısı  olmak  benim  ve sanatçı  dostlarım  için  gurur  verici bir  durumdu.Bununla birlikte  entelektüel  birikimi yüksek bir  kent  olarak  gördüğüm  Bartın’ın  yakın  zamanda  daha çok müzeler açabileceğine inancım  sonsuz.Erkan Geniş’in  babaevi üç katlı ahşap konağı aile  müzesi yapılması koşulu ile  Bartın Belediyesine  devredecek  olmasını öğrenmek bizi heyecanlandırdı.1934 yılı Sururi imzalı  “Atatürk Kocatepe’de” konulu resmin yer aldığı eski  Bartın Belediye  Binasının  Kent Müzesi olarak  projelendirilmesi, müzecilik konusunda  beklentilerimizin   boş  olmadığını gösteriyor.Çok  beğendiğimiz bu  resmin birer çerçeveli küçük  kopyasının  bizlere armağan edilmesi Sayın Belediye Başkanımızın  ve  ekibinin  zarif  bir  davranışı olarak belleğimize  kaydedildi.

Müzelerin  toplumsal  kültürün vitrini olduğuna , kültürel  köklerimize ancak  müzelerle ulaşabileceğimize  ve çağdaş  bir toplum  yaratmada müzelerin  birer  eğitim   mekanı olduğuna  inanan Bartın Belediye Başkanının ve  ekibinin desteklediği bu  çalıştayda  zamanın  nasıl  geçtiğini anlayamadık.Rüya  gibi geçen  bir  hafta sonrasında yaptığımız eserler  ile kalbimizin  yarısını Bartın da  bırakarak  Ankara’ya  dönerken veda sonrası Sevgi Hanımın arkamızdan su dökmesi Kostantin Kavafis’in bir  şiirini  anımsattı. “Sen gidersen bu şehir  arkandan  gelir”  diyordu Kavafis. Ben de içimden  cevap  verdim  “Biz gidiyoruz Bartın, yeter ki sen  çağır başkaları da  gelir” 

Erkan Geniş abimize-dostumuza, Bartın Belediye Başkanı Cemal Akın’a, ekibine, birlikte  keyifli bir  çalışma  ortamı  içinde güzel  işler ürettiğimiz sanatçı  dostlarımıza ve  Bartına gönülden teşekkürlerimizle….


*KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ, GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder