VEDAT
HOCAM ‘CAN’ HOCAM
Kadir
ŞİŞGİNOĞLU
Kasımda yaprak dökümü beni hep
hüzünlendirir. Sonbaharın hüzne bulanmış
rengi doğayı kuşatınca yok oluşun tedirginliği kaplar içimi. Sanki zaman
ve mevsim kışa doğru daha hızlı akıyormuş gibi gelir. Hele çocukluğumuzdan
beri bilinçaltına yerleşen, Atamızı alıp
götüren sabıkalı Kasım ayı gelince hüzün daha artar. Çocuk naifliğinde okuduğumuz “uzun uzun kavaklar-dökülüyor
yapraklar” dizesi gerçek olur canlanır Kasımda. Bu kasımda öyle oldu Atamızın ölüm yıl dönümü gelmeden sanat dünyasından yapraklar
dökülmeye başladı. 5 Kasımda
kaybettiğimiz Yusuf Katipoğlu’nu bugün Trabzon da toprağa yeni vermiştik
ki sosyal medyadan Ankara Gaziden değerli hocamız Vedat Can'ı kaybettiğimiz
haberini aldım.
Uzun zamandan beri çok ciddi sağlık sorunları
yaşıyordu Vedat Can hocamız. O ufak
tefek, narin bedeni en sonunda veda etti
yaşama.
Gazi 2.sınıfta tanımaya başladık
Vedat Can Hocamızı. Hasan Pekmezci, Hayati Misman hocalarımızla birlikte görürdük, üçü yakın arkadaştı. İçlerinde en az konuşanı oydu. Adeta sözü kendi
bedeniyle ölçer gibi az ama; öz konuşurdu. Çok zekice ve kibarca cevaplar
verir, çok ince espriler yapardı. Çok titiz giyinir, takım elbisesi ve kravatı
hiç eksik olmazdı. Hiçbir gün yüzünün asık olduğuna tanık olmadık, güler
yüzlü ve son derece kibardı. Hatta o
kadar kibardı ki bir gün; ağaç baskı
dersinde biz birbirimizle hararetle sohbet ederken hocanın atölyeye
gelişini ve masaya oturuşunu farketmemişiz, o bir süre bizi izledikten sonra
“çocuklar, afedersiniz susmakla sizi rahatsız ediyor muyum ?” diye sorduğunda biz kabalığımızdan ders boyu küçülürken, kendisi gözümde kibarlık anıtı olarak büyümüştü.
Yıllar sonra bir sergide sevgili Hocamla
sohbet ederken bu anıyı
anlattığımda gözleri doldu. Derslerimde
bir süre farkedilip, önemsenmediğimde kulaklarınızı çınlatarak bu sözünüzü hep kullandım.
Öğrenciye çok müdahale etmeyen
ama; tam gerekli olduğunda sözle dokunan değerli bir eğitimci idi. Öğrenciye ve yaptıklarına değer
verir, kapasitesinin üstünde iş
yapmaya yönlendirirdi. Biz o zamanlar sanat eğitiminde bunun ne kadar değerli bir davranış olduğunu anlamamıştık.
Derste konu dışı çalışmalar ve denemeler yaptığımızı gördüğünde hemen gözleri
parlardı. Yaptığım bir kolaj denemesini biraz daha geliştirerek Devlet Sergisine vermemi istemişti. Kabul edilmedi ama sanatta
kendin olma sürecinin özgün deneme ve araştırmalarla olabileceğini öğretmişti.
Kendisi de suluboyayı bilindik tekniğinin dışında çok özel kullanarak tertemiz eserler üretiyordu. Sanatın sadece teknikten ibaret olmadığını,
yaratıcılığın gelişmesi için entelektüel birikimin ve çok yönlü beslenmenin
gerekliliğini anlatmaya çalıştı. 2. sınıfta duvar gazetesinde yayınlanan bir
şiirimi okumuş ve bana çok
yüreklendirici sözler söylemişti.
Çalışmalarımı eleştirirken sözlerinin arasında gazetede her yazımı okuduğunu hissettirdiğinde
nasıl mutlu olurdum. Mezuniyet tezimin araştırma evresinde bazı bulgularımı
paylaştığımda “senin kalemin çok iyi bunun üstüne git, mutlaka kitaba dönüştür”
demişti.
Öğrenciyi bir cevher gibi görür,
onu biçimlendirmek için hırsla, aceleyle hareket etmezdi. Sabırla bekler, gözler, çok
küçük yerinde dokunuşlarla onu değerli bir mücevhere dönüştürürdü.
Sanat dünyasının burnundan kıl
aldırmayan, yüksek egolu bir çok insanıyla kıyaslandığında mütevazi ve ilkeli
duruşunu hiç bozmadı. Kimseden himmet ve lütuf
beklemedi. Onurlu ama buruk bir yalnızlığı tercih etti.
İyi, doğru ve güzel olanı takdir
etmesini, yüceltmesini bildi. Aynı
yarışmada benim ödül aldığım çalışmamla
ilgili öyle onurlandırıcı sözler
söylemişti ki bunları dinlerken mahcubiyetim artmıştı. Ankarada ki bütün
sergilerime geldi. Özellikle BRHD sergilerinde kendisiyle her görüştüğümde resmini
gördüm diyerek kutlardı. Üç yıl kadar önceydi yine bir BRHD
sergisinde karşılaştığımızda “çok
güzel bir çalışma yapmışsın
kutluyorum” dediğinde sizin bize verdiğiniz
emekleriniz sayesinde diyerek elini öpmek istemiştim ama öptürmedi. ”Asıl
böyle güzel çalışmalar yaptığın için ben
senin ellerini öpüyorum” deyince boynuna sarılıp yanaklarından öpmüştüm hocamı.
Sonra o dönem aynı sınıfta olan arkadaşlarımızla toplanarak birlikte fotoğraf çektirdik ve o günleri yad ettik.
Son olarak o zaman sağlıklı gördüm Vedat Can Hocamı.
Bilin ki bu gün sizi tanıyan bütün öğrencilerinizin kalbi
sızladı. Bilin ki sizinle anıları olan bütün öğrenci ve dostlarınızın yüreği
buruk. Sanatçı kimliğinizle Türk sanatında , ilkeli, mütevazi, onurlu ve
değerbilir bir sanat eğitimcisi olarak
da öğrencilerinizin anılarında hep yaşayacaksınız.
Hakkınızı helal edin “ CAN”
hocam.
6 Kasım 2018