RESSAM YUSUF KATİPOĞLU'NU KAYBETTİK
KARADENİZİN TAKALARI VE HIRÇIN DALGALARI ÖKSÜZ KALDI
Yusuf Katipoğlu’nu
Karadenizin hüzünle
buluştuğu bir Kasım
gününde sonsuzluğa uğurlayacağız. 1941 yılında gözlerini açtığı hayatı,
memleketinin nemli bitek toprağının, resimlerindeki gibi her renge bulanmış
yeşilinin, çok az güneş görmüş sislere bulanmış gri- mavi gökyüzünün
harmanlanmış sonsuz ritmiyle buluşacak.
Yusuf Katipoğlu 1960 lı yıllarda Kayıhan Keskinok hocanın
önce Trabzon Karma Ortaokulu, sonra Trabzon Lisesinde keşfedip Akademiye gönderdiği öğrencilerden
biri. 1963 yılında Akademiye geldiğinde kendisi gibi Trabzonlu olan Bedri Rahmi
Eyüboğlu atölyesini seçer ve 1968 ‘de Akademinin Yüksek Resim Bölümünden mezun
olur.
Resimlerinde çizgi, renk, motif etkisinin belirginliği hocası Bedri Rahmi Eyüboğlunun izleridir
denilebilir. Ama zamanla dönüşen
çizgisel ritmi özünde yaşattığı “Karadenizliliğin ve Trabzonluluğun” görsel şiiridir onun için. Karadeniz rengin dışında en iyi çizginin
kıvraklığı ile anlatılabilir. Karadenizin deli dalgalarını, sert poyrazında ve
karayelinde kendini bir o yana bir bu yana vuran takalarını, kıpır kıpır hamsilerini, oynarken topuğuna rüzgarın
dokunduğu kıvrak horonunu, peştemal ve keşanın ince uzun çizgilerden
oluşan desenini çizgiden başka bir şeyle anlatamazsınız.
Yusuf Katipoğlu Karadenize dair ne
varsa her şeyi çizgiden dokudu tualinde. Çizgiler bir
noktadan başlayıp bir dönence yarattılar. Yüzeyde çizgisel bir doku zenginliği oluştururken aslında az sayıda nesne ile sadeliğin peşindeydi resminde. Fırçasının ucuyla başlattığı çizgi
serüveni derviş dönüşündeki sabırla olgunlaştı ve ruh kazandı.
1971-1980 yılları arasında Trabzon’da resim öğretmeni olarak
görev yaptı. Bu dönemde arkadaşları ile Trabzon Devlet Güzel Sanatlar
Galerisini kurarak yöneticiliğini yaptı. 1980 yılında İstanbul’a döndü ve Kuzguncuktaki atölyesinde çalışmalarını sürdürdü. Elli yıl aşkın sanat
yolculuğunun son otuz yılını İsviçrede tanıştığı kendisi gibi sanatçı olan eşi Ursula ile birlikte
geçirdi. Bu birlikteliğin ürünlerini 6 Ekimde “Birikim” ismi ile İstanbul’da Galeri Diani de sergilediler. Bu serginin bitiminden
hemen sonra rahatsızlandı ve Karadenizi ve Takaları öksüz bıraktı…
2008 yılının kış
aylarıydı İstanbul Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisinde o dönem yeni
kurulmuş , Yönetim Kurulu Başkanlığını
yaptığım Karadeniz Plastik Sanatlar Derneği sergisinin açılışında tanımıştım kendisini. Resimlerini
çok sevdiğimi, izlemekten keyif aldığımı , samimiyetle burada
bulunmanızdan çok büyük mutluluk
duyduğumu belirtince aynı samimiyetle “uşağum ha bu kadar adamı sen mi bir araya getirdin, hemi de Çorumdan geldin” diye
takılmıştı bana. İliklerine kadar
işlemiş Trabzonluluk ve Karadenizliliğin bir gramını bile terketmemiş, kendi diliyle konuşan sıcakkanlı ,esprili, kıpır,kıpır ,sahici
bir insan olarak görmüş, tanımıştım onu.
Trabzon’a ve Trabzon sanatına dair kısa bir sohbetin ardından “uşağum bu
Trabzon çok vefasızdır” diyerek beni mi
uyarmıştı ? Yoksa; memleketi için bir şeyler
yapmaya çalışmış ama karşılığını
bulamamış birinin, yüreğinin bir
köşesine sıkışmış haklı bir
sitemini mi dile getirmişti anlayamamıştım.
Yarın artık Trabzon üzerine
atılmış vefasızlık sıfatını hak etmediğini öğlen namazı sonrasında İskenderpaşa
Camiinde kılınacak cenaze namazı ve
törenine katılarak gösterecektir diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder