10 Ağustos 2018 Cuma




TAŞKÖPRÜ’NÜN KÜLTÜREL MİRASI İLE  BULUŞAN DÜNYANIN RENKLERİ


Kadir ŞİŞGİNOĞLU*

 Anatomi insanın, coğrafya  ise; kentlerin kaderidir. Kentleri kuran, çağlar boyunca yöneten, emek veren yaşatan insanlar da kentlerin kaderidir.Çünkü; insan ne ise  kent (şehir) odur.Taşköprü’nün kaderi de M.Ö 64 yılında Romalı general Pompeus ile  başlar.Anadolu’nun Romalılaştırılması sırasında  Pompeus’un Pontus kralı Mithradatesi yendiği yerdir Taşköprü.

Taşköprü;  çağlar boyunca  Orta Anadolu’yu  Karadeniz kıyılarına, Doğu Karadenizi  Batıya  bağlayan  stratejik önemi nedeni ile Paleolitik dönemden  beri hep uğrak yeri  olmuş, neolitik dönemle birlikte bu  bölge tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Sırasıyla, Kasgalar, Hititler, Dorlar, Paflagonyalılar, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Kapadokyalılar, Helenler, Pontuslar, Bitinyalılar, Romalılar (Bizanslar), Danişmendliler, Çobanoğulları , Candaroğulları  ve  son olarak  Osmanlılar bu yörede hüküm sürmüşlerdir

Pompeus’un;  Bitinya egemenliğine  son verip  Pontus Kralı  Mithradatesi de yendikten sonra  zaferinin ardından kendi adına  Anadolu’da kurduğu iki  kentten biridir Pompeopolis. M.Ö 64 yılından başlayarak  bu gün Zımbıllı Tepenin eteklerinden başlayıp, en yukarda Akropolle taçlanır. Önce bölgenin askeri kontrolünü sağlayan bir Garnizon kentidir, sonra Paflagonya  eyaletinin başkenti olur. Zeugma ve Efesle yarışan, kültürel birikimi zengin bir festivaller kentidir Pompeopolis. Bizans döneminde başlayan İslam akınları ve Türklerin bölgeye  gelişi ile yeni bir  kimlik kazanır. 8.yüzyıla kadar canlı kalan  Pompeopolis  terk edilmenin hüznüyle toprağın derinliklerinde  derin bir uykuya  dalar.
11.yz’da Emir Karatekin ile  başlayan bölgenin Türkleşmesi,  Emir Hüsamettin Çoban ile  devam eder.13.yzda Çobanoğulları bölgenin hakimidir.  Şehir Türklerle birlikte  Zımbıllı tepeden aşağıya doğru kayar.    İlçeye adını veren, asırlara tanıklık etmiş Taş-Köprü;  İlçe girişinde Gökırmak (Amnias) üzerine Yağmur Beyin oğlu Ali Bey tarafından 1366 yılında Celalettin Beyazıt adına yaptırılmıştır. Roma Dönemi kalıntıları üzerine  yaptırılan,  68.58 metre uzunluğundaki  köprünün orijinali  yedi gözlüdür. Ancak günümüzde altı gözü açıktadır. Fazla İstila ve yıkımlar görmeden Türkleşen Taşköprü;  kent belleğinde travma yaratan, 1308 ve 1927 yılında iki büyük yangın geçirir. Yeniden kurulan kent için göz önünde olan  Zımbıllı Tepedeki Pompeopolis kalıntıları adeta hazır malzemedir.  Zaman içinde Pompeopolis’in belleğini oluşturan mimari parçalar  yeni kurulan Taşköprü için devşirilen  inşaat malzemesi olur . Geri kalanı ise on yıl öncesinde  ilk  arkeoloji ekibinin   kazma sesini duyuncaya kadar  sessiz uykusuna devam eder.
Böylesine  derin tarihsel, zengin kültürel birikimi olan bir kentin, yaklaşık yüzeli yıldır üretimi yapılan, son yıllarda “Dünyanın en kaliteli sarımsağı” olarak tescil edilen “sarımsak”  ve  sadece tarihi Taşköprü  ile anılıyor olması haksızlıktır.

Anadolu’nun bir  çok yerinde  yapılan ve biri birinin kopyası olan   yöreye  özgü tarım ürünleri festivallerinin  bir  benzeridir   “Taşköprü Sarımsak Festivali“ . 16 Ağustosta başlayacak, bu yıl 32. si yapılacak olan festivalin amacı kuşkusuz ürün tanıtımı ile birlikte  Taşköprü’nün kültürel tanıtımıdır. Giderek  yeni yetme  birkaç  şarkıcı-türkücü, halk oyunları ekipleri  ile halkı eğlendirme  etkinliğine dönen  bu festivallerin bir çoğu amacından  uzaklaşmaya  başlamıştır.                                                    Göreve başladığından beri Taşköprü’nün bir tarih - kültür -sanat  ve doğa kenti olmasını düşleyen  Belediye  Başkanı Hüseyin Arslan  hemen konu ile ilgili projelere  girişir. Kentin kültürel miras envanteri  çıkarılır. Kültürel mirası  gelecek kuşaklara aktarma  konusunda duyarlı yaklaşımı sayesinde kent içinde taşınmaz kültür mirası olan Türk Sivil Mimarlık ürünlerinin en güzel örnekleri sayılabilecek eski Ahşap Konaklardan tescil edilen 132 sinden bir kısmının  projelerini hazırlatıp restorasyonlarını yaptırarak turizm amaçlı kullanımlarını sağlar. Sokak iyileştirme projeleri hazırlanır. Bence en önemli kültür hizmeti Kent Kültür Mirasının en önemli vitrini sayılabilecek “Taşköprü Kent Tarihi Müzesidir.” Son dönem Osmanlı yapısı olan ve askerlik şubesi olarak kullanılan “Redif Taburu” binası mükemmel bir “Kent Tarihi Müzesi’ne” dönüştürülür. Çok büyük bütçeli, bir  çok ilimizin aklına bile gelmez iken, küçücük bir ilçenin, çağdaş müzecilik anlayışına uygun , kentin bütün kültürel  dönemlerini , özelliklerini bir  arada görebileceğimiz ,  yaşayan bir müzeye sahip olması, kent için bir övünç kaynağı olmalıdır. Yanındaki askerlik şubesinin boşaltılarak müzenin ek bölümlerine dönüştürülecek olması da şimdiden alkışlanacak bir projedir. Kentlerin kültürel zenginliği kent imgelerinin, kent belleğinin zenginliği ile aynı zamanda müzelerinin sayısı ile  ölçülür.
Taşköprü Farklı tarihsel dönemlerin zengin kent imgelerini barındıran bir kenttir. Frig, Pers döneminden kalma Kaya Mezarları, Tümülüsler, Nekropoller, Kazıldıkça  açığa çıkan Pompeopolis kalıntıları , Bizans dönemi kilise kalıntıları, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlı döneminden  ayakta kalmayı  başarmış büyük taş yapılar, Camiler(Taş Camii, Tekke Camii), Hamamlar, Arastalar, Osmanlı son döneminden kalma eski cumbalı evler ve konaklar,Belediye  binası, Kaymakamlık, Milli Mücadele ve Cumhuriyet  Döneminin sembol  yapıları, sembol aileleri ve  isimleri, Sümerbank Keten Dokuma, Seka Kağıt Fabrikası, Elektrik Santrali, Şeker Fabrikası gibi sanayi yapıları,  Irmağı, gölleri,dağları, bereketli toprakları, zengin habitatı, tertemiz  çelik gibi havası, canlıları, tarım ürünleri, gelenek ve görenekleri, yemekleri  ve kendine özgü telaşsız, sakin kent  yaşamı ile çok kolay markalaşabilecek bir  kenttir Taşköprü. Bölgenin Türkleştirilmesi  sırasında  Hacı Bektaşi Velinin öğretilerini yerleştirenlerin  mirasını taşıyan, tereddütsüz gönül kapıları  sonuna  kadar açık,  sıcakkanlı, misafirperver  halkı, sürdürülebilir kültürel ve ekonomik kalkınmaya uygun yapısı ile en kolay alabileceği  marka;  slow city-citta slow markasıdır. Organik  tarım alanlarının fazlalığı, telaşsız yavaş süren hayat, nüfusun azlığı, az göç  alışı, ağır endüstri ve makinalaşmadan arınmış  yaşamı, trafik sorunu ve trafik ışıklarının olmayışı, fast food beslenme  kültüründen uzak oluşu, kültürel kalkınmanın hedef alınması  Taşköprü’yü Sinop ve Gerze den sonra başvurulduğunda Karadenizin üçüncü slow city’si yapmaya yeterlidir. (Bu öneri bizzat tarafımdan sayın Belediye  başkanına iletilmiştir.)

Kültürel kalkınmanın temel koşulu, kent  belleğinin görünür  kılındığı müzelerdir. Cumhuriyet Döneminin ilk sanayi tesislerinden biri olan kent merkezindeki Elektrik Santrali , içindeki makine aksamları, binası ve  çevresiyle sapa sağlam ayakta kalmayı başarmıştır. Buranın muhteşem bir Enerji Müzesi olabileceğine ilişkin önerimin heyecan uyandırdığını söyleyebilirim.
Tescilli , bir   “dünya  markası sarımsağınız”  varsa  “Sarımsak Müzeniz”  de  olmalıdır. Sarımsak üreticileri  birliği ile Taşköprü Ticaret  Sanayi Odasının birlikte yapabileceği “Sarımsak Müzesi” sadece sarımsağın bir  ürün olarak nasıl yetiştirileceğini anlatmamalıdır. Sarımsağın işlenmiş ürün çeşitliliğini artıracak, ar-ge araştırmaları yapabilecek , topraktan tüketiciye kadar bu ürünün kültürel ve ekonomik varlığını da ortaya  koyabilecek bir müze, Kars  Boğatepe deki Dünyanın en büyük Peynir  Müzesinden sonra tek ürün temalı müzelere  iyi bir örnek olabilir.Yine Taşköprü Belediyesinin kullanımına sunulmuş , Cumhuriyet döneminin önemli yapılarından biri olan  kapatılmış Sümerbank  Keten Dokuma  Fabrikasının birbirinden  farklı türden bitki ve ağaçların yer aldığı  botanik  bahçesine  dönmüş   on altı dönüm arazisi,  küçük tarım alanları, içinde ayakta kalmış hangarları, atölyeleri, hizmet binaları, halen Taşköprü Belediyesi tarafından “Kadın Yaşam Merkezi” olarak kullanılan lojman binalarının   Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunda olduğu gibi tescil edilmeyi  beklediğini öğreniyoruz.Tescil edildiğinde , Belediye  Başkanının deyimi ile; “Taşköprü Belediyesi tarafından gerekli restorasyon ve düzenlemeler  yapıldıktan sonra Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir  ‘Kültürel Yaşam Merkezine ‘ dönüşebilir”. Bu heyecan verici projenin bir an önce gerçekleşmesini diliyorum.
Bir buçuk yıl önce  hizmete girmiş, çağdaş bir mimarlık eseri olarak kent imgesi olan  “Taşköprü Kültür Merkezi”  binası bir çok ilimizde  bile göremediğimiz göz kamaştıran bir yapı. Sanat Galerisi, Konferans Salonu, Ofis ve atölye odaları ile Taşköprü’ye önemli değer  katıyor kuşkusuz. Bu sembol yapı, bu yıl 3.sü yapılan Uluslar arası Taşköprü Resim Çalıştayına ev sahipliği yaparak, on sekiz ülkeden gelmiş otuz iki ressamı Taşköprü’nün Kültürel Mirası ile buluşturdu. Kastamonu’nun Türk Dünyası Kültür  başkenti olması  nedeniyle  gerçekleşen  bu buluşmanın  ev sahibliğini Taşköprü Belediyesi yaptı.Buluşmanın organizasyonu  çok değerli çalışmaları ile Katamonu’yu bir kültür ve tarih şehri markasına dönüştüren İl Kültür ve Turizm Müdürü  Ziver Kaplan’dı. Küratörü ise  çok değerli eşi, Türkiye’de Sanat Sempozyumlarının en kıdemli kraliçesi Aynur Kaplan’dı.

Bir hafta boyunca çok güzel planlanmış,  Taşköprü kültürel mirasının örneklerinin tamamını görebileceğimiz  çevre  gezileri ile  her gününü dolu, dolu yaşadık.Taşköprü geleneksel mutfağının  çok özel ve zahmetli yemeklerini tattık.Bu süre içinde gönülden hizmet seferberliği ilan etmiş Taşköprü Belediyesinin Çalıştay ekibini tanıdık. Sanatın ortak dili dostluk dili oldu Taşköprü’de. Dostluk dilinin konuşulduğu  bu samimi ortamda ressamlar yüreklerinin renklerini yansıttılar. Biribirinden güzel yetmiş iki  eser ortaya çıktı. Son gün saat  15.00  Taşköprü Kültür Merkezinde “Pompeopolis’ten Taşköprü’ye Kültür Mirası ve Müzeler”  konulu  konferansımdan sonra;  Kent Meydanında sarmaşık tüneline dönüşmüş “Sarmaşık Sanat Galerisi” ismini verdiğim açık hava sanat galerisinde   Taşköprü halkı ile  buluştu  yapılan eserler. Heyecan ve ilgi ile izlenen sergide izleyiciler  resimler, resmi yapılan imgeler, resim teknikleri ve  yabancı ressamların ülkeleri üzerine  ressamlarla derin  sohbetlere  koyuldular.

Bir haftalık buluşmanın,  kaynaşmanın yarattığı heyecan  ve  dostluk duyguları ile  ürettiğimiz  resimleri,  Kent Tarihi  Müzesi içinde  kurulacak “Taşköprü  Sanat Müzesinin” envanterine  kaydedilmek koşulu ile  Taşköprü Belediyesine bırakıp giderken, yüreğimize  “bu güzel beldenin- güzel insanlarından” ve “ dünyanın renkleri dostlarımızdan ayrılığın”  hüznünü  bıraktı.

*Trabzon Üniversitesi Fatih Eğt.Fak. GSE Bl. Öğr.Görevlisi






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder