“MÜZESİZ ÜNİVERSİTE, ÜNİVERSİTESİZ
MÜZE OLMAZ” (M.Kemal Atatürk)
Öğr.Gör.Kadir ŞİŞGİNOĞLU
KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bl.
Yüksek öğretim ile birlikte bilimsel araştırmalar
yapma amacıyla kurulan üniversitelerin, tarihi
gelişimi sergileyen, geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran müzeler
ile benzer özellikleri vardır.
Çağdaş müzeciliğin iki önemli işlevi olan araştırma ve eğitim aynı zamanda
üniversitelerin iki temel amacıdır.Bu durum üniversiteler ile müzelerin
yollarının kesişmesine neden olmuştur.Bilimsel ve resmi ilk müzelerin
üniversitelerin içinde kurulmuş olması bu düşüncenin kanıtı sayılabilir. Üniversitelerde müzelerin olması eğitim kurumunun gelişimini göstermesi
açısından önemlidir. Aynı zamanda müzeler bulundukları eğitim kurumlarının
saygınlığını artırırlar.
Müzeler, kendi varlıklarını sürdürebilmek için araştırma yapmak
zorundadır. Araştırmalarının bilimsel bir boyut kazanabilmesi için
üniversitelerin akademik desteğini almalıdır. Üniversiteler ise; toplumsal kültürün gelişmesi için ilgi alanlarına uygun
projeler geliştirir, araştırmalar yapar,
bunları ilgili kurumlarla ve toplumla
paylaşırlar.
Avrupa’da 1930’lu yıllarda gündeme gelen müze eğitimi, başlangıçta sadece ilköğretim
öğrencilerinin dünyasına yönelmiştir. Günümüzde “yaşam boyu eğitim”
kuramına bağlı olarak müzelerin eğitim işlevinin daha çok
öne çıkması üniversitelerle ilişkisini güçlendirmektedir. Eğitimde gelişmiş
ülkelerde müzeler, araştırma alanında adeta birer üniversite gibi çalışırken,
üniversiteler ise; müzecilik ve
müze eğitimi alanında yeni
araştırmalarla müzeciliğin gelişimine
yön vermektedir. Çağdaş dünya, etkileme gücü nedeni ile müzelerin toplum
mühendisliğinin önemli bir aracı olduğunu fark etmiştir. Deyim yerinde ise
“çağımız müzeler çağıdır” (McLeod,1998:308).
Üniversitelerin genel eğitim yapılarına uygun olarak müze
kurmaları teşvik edilmeli, kolaylaştırılmalıdır. Bu kapsamda dünyada ve
ülkemizde bir çok üniversitenin müzelerini kurarak, müzelerden öğretim programının devamı
olarak yararlandıklarını görebiliriz. Özellikle gelişmiş ülkelerde
bir çok müze güzel sanatlar fakülteleri
ile birleşmiştir. İngiltere’de Oxford,
Cambridge, Glascow, Manchaster Üniversite Müzeleri uygulamalı sanatlar, İngiliz
klasikleri ve Mısır antikaları ile doğal bilimler alanında önemli
koleksiyonlar; Harward, Yale,Princeton Üniversiteleri ise koleksiyonları
bakımından ABD’nin en büyük koleksiyonlarını oluşturmuşlardır (Erbay, 1998:47).
ABD Charleston’da Doğu Illinois Üniversitesi Tarble Müzesi üniversite ile
birlikte çalışan bir
kurum niteliğinde öğrencilere kültür ve eğitim deneyimleri fırsatları
oluşturmaktadır. Eğitim yöntemlerinin
teorilerini sınıflarında öğrenen
öğrenciler, Tarble Müzesi’nin halk sanatı odaklı sergilerinde sanat
hakkında konuşmanın bir çok
modellerini öğrenirler (Belleville, 1999:4).
Ülkemizde bu düzeyde
üniversite-müze ilişkisini
çağrıştıran modellerimiz
oldukça azdır. 1937 de kurulan Mimar
Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesi, ODTÜ Müzesi, İÜ Müzeleri ile daha yakın zamanda
kurulan Gazi Üniversitesi Mesleki
Eğitim Fakültesi Müzesi, Eğitim Fakültesi Resim Heykel Müzesi, AÜ Oyuncak
Müzesi, Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi, Hacettepe Üniversitesi
Sanat Müzesi ve yeni kurulan Dumlupınar Üniversitesi Müzesi üniversite öğretim
programına destek veren üniversite müzelerimizdir.Bütün üniversitelerin
öncelikle kurumsal kimliğini geliştirebilmesi için müze kurmaları, daha sonra
bu müzelerden müze eğitimi konularında yararlanmaları istenilen gelişmedir.
Konya Selçuk Üniversitesi de
“Türkiye’nin En Büyük Sanat Müzesi”
iddiası ile oluşturduğu son
derece çağdaş müze projesini uygulamaya koymuştur. Bir taraftan müze inşaatı devam ederken, diğer
taraftan Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Hüseyin
Elmas öncülüğünde müzenin içini doldurma
girişimlerini başlatmıştır. Periyodik aralıklarla davet ettikleri sanatçılara workshop’lar
yaptırarak , kişisel sergiler ve çalıştaylar düzenleyerek öğrencilerin bilgi ve
deneyimlerini artırdığı gibi müze
koleksiyonunun oluşumuna da katkı sağlamıştır. Son olarak da ülke genelinde çok
sayıda sanatçıya müzeye eser bağışı
çağrısında bulunmuş, çağdaş sanat eğitiminin gereğine inanan duyarlı bir çok sanatçı bu çağrıya
olumlu yanıt vermiştir. Şimdiden müzenin hatırı sayılır bir
koleksiyonu olmuştur.
Müzesi ile bütünleştiğinde abartısız Türkiye’nin en
güzel, dünyada eşi benzeri az bulunur
Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, binası ile, uyumlu bir orkestra
gibi çalışkan kadrosu ile sadece
Konya’ya değil yakın bölgeden başlayarak tüm ülkemize sanat
eğitimi alanında olumlu katkılar
sağlayacaktır.
Dünyanın en eski uygarlığını ve kent
kültürünü yaratmış, Çatalhöyükte başlattığı
estetik form arayışını Hatti, Hitit ve Friglerle sürdürmüş Konya; çok sayıda uygarlıkların kültür ve sanat örneklerinin iç
içe bulunduğu zengin kültürel mirasa sahiptir. Roma –Bizans , Selçuklu-
Osmanlı gibi evrensel kültür örnekleri kentin görsel kültürünü ve düşünce
evrenini zenginleştirmiştir. Konya; Mevlana ile Anadolu Türk İslam Tasavvuf
düşüncesinin merkezi olmuştur. Bu zengin miras geleceğin sanatının yaratılmasında temel oluşturacaktır.
Geçmişin kültürel zenginliklerinden yola
çıkılarak çağdaş bir dil ve
yorumla yaratılmış sanat eserleri ile dolu müzenin olduğu fakültede eğitim alan öğrenciler kendi üsluplarını bulma aşamasında zengin deneysel süreçler
yaşayabilecektir. Her yaşanan süreç öğrencilerin yaratıcı yönlerini ve sanatçı
kimliklerini güçlendirecektir.
Bu özveri ile atılan adımlar çok
değil bir on yıl sonra Anadolu’nun
uçsuz bucaksız bozkırlarının bulunduğu Konya’da göz kamaştıran bir sanat vahası yaratacaktır. Bu adımlar belki de
Cumhuriyet sonrası Anadolu’nun gecikmiş kültürel aydınlanmasının başlangıcı
olacaktır.
Tüm emek verenlere gönül dolusu
teşekkürler….
Bu yazının bir kısmı "MÜZE KÜLTÜRÜ VE EĞİTİMİ" isimli kitabımdan alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder