22 Ocak 2014 Çarşamba

HUKUKUN CİNNET  GEÇİRDİĞİ ÜLKEDE  HİTİTLER’İ VE HUKUK SİSTEMİNİ ANLAMAK

Kadir ŞİŞGİNOĞLU*

İnsanın kendi çevresinde  güven duyarak  yaşayabileceği  bir  düzen kurma  isteğinden kaynaklanan hukuk; hak ve adalet kavramına  dayanır. Zaten “hukuk” Arapça “hak” kelimesinin çoğuludur. Hukukun amacı  ve  işlevi toplumsal  düzeni,  güvenliği, barışı , özgürlüğü,  eşitliği sağlama ve adaleti gerçekleştirme olarak sıralanabilir.

İlk yazılı hukuk  metinleri Sümerler’de ortaya  çıkmıştır. Bu  nedenle Sümerler’e dünyadaki ilk Hukuk devleti denebilir. “Devlet otoritesini korunma” isteğinin  hukuk kurallarının ortaya çıkmasında rolü büyüktür. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu.

Anadolu’da ilk  hukuk devletini  kuranlar ise Hititler’dir. Yerel halk olarak  Hattiler’in yaşadığı Anadolu’ya  Kafkaslar  üzerinden  gelen Hititler,  Hint -Avrupa kökenli bir  halktır. O  günün Anadolu  coğrafyası Hatti  Ülkesi  anılıyordu. Hititler  bile  kendi  yaşadıkları ülkeden  “Hatti Ülkesi”  diye söz  etmişlerdir. Zaman içerisinde  bu coğrafyada  yerleşen Hititler Kral Labarna’nın öncülüğünde genişleyerek güçlü bir  devlet olma yolunda ilerlemişlerdir. Başkentin Hattuşa‘ya  taşınmasından sonra Hattuşili, Mursili, Telipinu gibi krallar hüküm sürmüştür.  (MÖ 1460-1190 ) Tuthaliya dönemine  gelindiğinde  Hitit Krallığı "Büyük Krallık" dönemi olarak adlandırılır. Hurri-mitanni Devleti'nden sonra bu dönemde Anadolu'daki en büyük siyasi güç Hitit Krallığı'dır. Anadolu’nun nerede  ise  tamamı ile Suriye Hititler’in  yönetimindedir. Hititler  artık o dönemde tarihin bir  diğer  süper  gücü olan Mısır ile  komşu olmuştur.

Hititler, Anadolu'nun o dönemdeki kültür mozaiğini oluşturan yerel krallıkların ve beyliklerin  Tanrılarını benimsemiş, çok geniş bir panteon yaratmıştır. Bu yüzden tabletlerde "Hatti Ülkesi'nin bin tanrısı" deyimi geçer. Hititler’in   güçlü devlet yapısını sağlayan iki  etken vardır. Birincisi güçlü ve savaşçı bir ordu. İkincisi  ise; dini inanç temeline dayanan  hukuk sistemidir.

Hitit Hukuku, çağının çok ilerisinde kabul edilmektedir.  Hititler, hukukun temeli olarak gördükleri hak ve adalet fikrinin anlamını  erken zamanlarda kavramışiar,  hak ve adaleti güneş ile sembolleştirmişlerdir. Arinna’nın güneş tanrısı hak ve adaletin koruyucusu olarak görülmüştür. 

  Ekrem Akurgal’a göre (1995) ; Hattuşa’ya bir günlük mesafede  diye  belirtilen  Hititlerin kutsal kenti Arinna bugünkü Alacahöyüktür. Hitit Tanrıçası , Hattiler’de “Vuruşemu”, Hurrilerde “Hepat” diye adlandırılmış tanrıçadır. Hititlerde “Arinna’nın güneş tanrıçası”, geç Hititlerde “Kupaba” olarak da geçmiştir. (Kybele de büyük olasılıkla aynı inancın devamıdır). Ana tanrıça  özelliği  taşıyan Arinna’nın güneş tanrıçası devletin ,orduların, tabiatın , insanların ve hukukun  koruyucusudur.
                                                                                               
 Resim-1 Çoğumuzun yakından bildiği   bu  güneş    kursu  Hattiler’den beri   güneş tanrısının,  aynı zamanda devletin  sembolüdür.

Hitit arşivlerinden  (çivi yazılı tabletlerde yer alan  kanunlar, mahkeme zabıtları, ticari senetlerden) elde edilen bilgilere göre; köle dahil olmak üzere, herkesin mülkiyet hakkı vardır . Doğa, bitkiler, hayvanlar, ziraat (tarım), sular, insanlar, köleler yasalarla  koruma altındadır. Bu kanunları yazılı hale getiren kralın, Alluwanda olduğu ileri sürülmüş, tabletlere yazılmıştır. Arşivciliği ve belgeciliği  çok  iyi  bilen Hititler her olayı dört kopya tablet haline getirmişlerdir.Bir tablette borç senedi için şu ifade kullanılmıştır.”biri borçluya, biri alacaklıya, biri krala, diğeri toprağa (yani tanrıya)” dır. 
                                                                      
Aile Hukuku, Veraset Hukuku, Ceza Hukuku ve Devletler Hukuku başlıkları ile  inceleyebileceğimiz Hitit Hukuk sistemi; kısas ilkesine değil, tazmin (tazminat-bedel ödeme) ilkesine dayanır. Yasa koyucu, aynı zarara başkasının da uğraması değil, hak sahibinin uğradığı zararın giderilmesi, eski durumuna getirme ve yerine koyma ilkelerini benimsemiştir.

Hitit  Aile  Hukuku’nda  aile pederşahidir, kadın satın alınır, damat kuşata denilen başlık parası öder, erkek vazgeçerse kuşata yanar, kız vazgeçerse geri verilirdi. Çocukların evliliğinde  kadın baba ile  birlikte karar verir, kıza çeyiz verilirdi. Evlilikte  yüz görümlüğü vardır. Nişanlılık evlilik şartı  değildir. Kızın koca evine  gitmesi gibi erkeğin de kadının evine gittiği iç güveyilik usulü de vardır. Evli eşlerin aldatmalarında kadın için idam, erkek için ceza vardır. Boşanmayı her iki taraf da isteyebilir, boşanmada  çocuklar paylaşılır, herkesin malı kendine  kalırdı.
 
Reesim-2  Bitik vazosunda  bulunan kutsal evlilik töreninde yüz görümlüğü sahnesi

Veraset Hukuku’nda aile reisi babadır, sonra büyük oğula geçer.Mallar, ölen kişinin karısı ve çocukları arasında paylaşılırdı.
Ceza Hukuku’nda Hititler, bir suçun cezasını kısasa kısas değil, bedelini ödeme üzerine belirlemişlerdir. Krala karşı-Devlete karşı  gelmek, hayvanlarla seksüel ilişki, büyücülük,  evli kadının eşini aldatması … ölüm cezası verilmesine neden olan suçlardır. Ancak Kral’ın bu cezaları affetme yetkisi vardır. Kardeşler arası evlilik kesinlikle yasaktır ve cezası ölümdür. Hırsızlık büyük suçtur. Kölelerin işlediği suçların cezası, hürlerin işlediği suçların cezasının yarısıdır. Hititler de; tekere bağlama, kazığa çakma, boyunduruğa koşma gibi, işkenceli cezalar da vardır. Hititler’de kan davası da vardır. Öldürülen kişinin tarafı, öldüren için idam veya yerine geçen başka bir ceza  isteğinde  bulunabilirdi.
Toplumun geçim kaynağı olan bağlara, bahçelere, otlaklara, evlere, köylere, hayvanlara, kölelere, üretim araçlarına, su yollarına, göletteki kuşlara zarar verenler tazminat ödemeye mahkum edilir. İşçi ücretleri belirlenirken işin süresi ve aşamaları dikkate alınır. Sabit ücret tarifesi kent ve köylerde geçerlidir. Böylece kent ve köylerin ekonomisine standart getirilmiştir. Gaspta, mağduriyet giderilir. 
Hititler, komşu  devletler  ile  ilişkilerini açık net  dürüstlük  içinde barış temelli sürdürmüşlerdir. Devletleri; kendileri ile eşit tuttukları ve eşit anlaşmalar imzaladıkları Müttefik devlet, kendilerine sıkı bir şekilde bağlanan, mükellef oldukları şartları yerine getirmek zorunda olan prenslikleri Vasallar, ittifak anlaşması yapmamış veya vasal olmamış her devletİ ise Düşman devlet olarak  tanımlamışlardır. Mısırlılarla  Kadeş savaşından 26 yıl sonra yaptıkları Kadeş anlaşması  aynı zamanda devletler arası  hukukun  ve  barışın ilk resmi  belgesidir. Bu  barış anlaşması ile Mısır  ebedi müttefik ilan edilmiştir. Ancak Hititlerin bu anlaşmadan önce Anadolu’da  yaşayan 20 kadar  beylik veya şehir  krallıkları  ile barış anlaşmaları  yaptığı iddia edilmektedir.
Resim-3 Kadeş Anlaşması’nın çivi yazılı metni. Orijinal tablet İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir. Büyütülmüş bir kopyası Türkiye’nin hediyesi  olarak Birleşmiş Milletler Binasında  bulunmak- tadır.
Hititlerde yaşlıların,bazı yüksek dereceli subayların ve kralın yargıçlığında mahkemeler yapılıyordu. Arşivler ve bulunan belgelerde, mahkemelerin nasıl yapıldığına ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Mahkeme tutanakları suçluların, şahitlerin ve müdahil olarak davaya katılanların ifadeleri ayrıntılı bir şekilde ve baş tarafında ise davaya konu olan iddialar yazmaktadır. Mahkemelerin kapısında bronz mızrak ile terazi vardır.
Hititlerin hukuka bakış açısı, bütünüyle dinseldir. Onlara göre tanrılar, bütün varlıkların hakkını koruyan, adil ve dürüst  efendilerdir. Mahkemeler tanrılar adına adalet dağıtan yerler olarak görülür. Hitit mahkemelerinde halk adına  krallar bile yargılanabilir. Mahkemelerin güvenirliğini ve tarafsızlığını sağlamak kralın görevidir.

Günümüzden yaklaşık 3200 yıl önce tahta oturan Hitit Kralı II. Tuthaliya yargıçlara şu talimatı vermişti: ".... Basit bir davayı zorlaştırmayınız. Zor bir davayı da basitmiş gibi göstermeyiniz. Doğru olanı yapınız... Artık garnizon komutanı, belediye başkanı ve yaşlılar beraberce adaletin uygun şekilde yerine getirilmesini sağlayacaklar ve halk davalarını getirecek..."
III. Hattusili döneminde ise zimmet ve görevi ihmal suçlamasıyla üst düzeyde bir tapınak görevlisine dava açıldı. Davacı Kraliçe Puduhepa'ydı. Zimmete geçirilenler de tapınak mallarıydı. Dava için en az 30 tanık dinlendi. Uzun oturumlar yapıldı. Tarafsızlık ilkesi gereği, davacı kraliçe olduğu için, kral yargıçlık yapmadı. (Doğan, 2012)
Hititler günümüzden dört bin yıl önce, aynı topraklarda bugün bile kurulamayan insani bir hukuk sistemi  ve hukuk devletini  kurarak büyük bir  kültürel başarı yaratmışlardır.  Anadolu coğrafyasında günümüzde yaşanan hukuk cinneti ile adaletin yok edildiği, güvenin kaybolduğu milletin ve devletin geleceğinin  tartışıldığı ortamda Hititlerin tarihsel başarısının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Türk toplumu kendinden önceki toplumların bin bir  emekle oluşturduğu  ve bu coğrafyaya armağan ettiği tarihsel ve kültürel  mirası, bilincinde  oluşan cehalet travması  nedeniyle ne yazık ki algılayamamıştır. Batı kendi kültürünün temeli  gördüğü Antik Yunan ve Roma kültürünü devam ettiripmülkiyeti ve devleti temel alan  Roma hukukunu”  modern hukuk sisteminin ana gövdesi  yapmıştır.  Militarizm   ve otorite ile  beslenen Roma  Hukuku, Batı dünyasında geçerli  hukuk sisteminin oluşmasında  ve yaygınlaşmasında etkili olmuştur.  Hukuk fakültelerinde Roma  Hukuku okutulmasının  nedeni  budur.

Anadolu topraklarında beş bin yıl  önce Hititler’ce oluşturulan hukuk sistemi  günümüzde  aynı topraklarda  kurulmuş üniversitelerimizin  Hukuk Fakültelerinde  bilinmez  iken ABD'de Pittsburgh Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Hitit hukuku’nun  ders olarak okutulması gurur verici olduğu kadar acı  vericidir de.  


*KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi,Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlisi
------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynaklar


AKURGAL,Ekrem (1995) Hatti ve Hitit Utgarlıkları,Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları - İzmir

DOĞAN, Erdal (2012) ,Hititlerde Hukuk –Belleklerdeki Kayıp, Fam Yayınları                             EĞİLMEZ,Mahfi, Kendime Yazılar, www.mahfiegilmez.com/p/hititler.html
ORHUN , Dr. Murat (2010),Hitit Aile Hukuku ve Eski Hukuk Dönemi Roma Hukuku,Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,Sayı 5

13 Ocak 2014 Pazartesi

SANAT  TARİHİ VE SANAT EĞİTİMİ                                                                                                
Kadir ŞİŞGİNOĞLU *

Sanat  tarihi;  tarihsel  süreç içinde sanatın  gelişim evrelerine ışık tutar. Toplumların ve kültürlerin   gelişimine  bağlı  olarak eserden yola  çıkar,  sanatçısını, dönemsel üslub özelliklerini araştırır. Sanat eserini ve sanatçısını  kendi çağında,  kendi zamanında,  ait olduğu  kültürde görebilmemizi, anlayabilmemizi sağlar. Bunu  yaparken Tarih, Coğrafya, Arkeoloji, Nümizmatik, Antropoloji, Sosyal Antropoloji, Kültür Tarihi, Uygarlık tarihi, Felsefe Tarihi gibi diğer bilimlerin yardımını alır.
                                                         






.






Sanatı – sanat eserini  yaratan insandır. Sanatın tarihini bilmek aslında  insanın-insanlığın   tarihini bilmektir. Sanat  tarihi  insanın  yeryüzünde  bıraktığı  ilk  izle başlar.  İlk  iz  aynı zamanda  insanın düşünce  tarihinin, tasarım tarihinin de  başlangıcıdır. Sanat tarihi  bu  yönüyle kültürün de  tarihidir. Sanat ile  kültür arasındaki bağlamsal  ilişkinin keşfini  yapabilen birey için “sanat tarihi eğitimi” kültürel gelişim için zorunlu  bir  süreçtir.
Eğitimin ciddiye  alındığı, çağdaş eğitim programları  ve yöntemlerinin uygulandığı  ülkelerde sanat tarihi eğitimi, yaşadığımız  dünyayı, insanlığın  gelişim sürecini anlayabilmenin  yollarından  biri olarak görülür.         

Sanat tarihi eğitimi  süreci  bireyin  geçmişle  bağının  farkında  olmasını,  geçmişten bu güne  nelerin  aktarılabildiğini  anlamasını sağlar.  İnsanlığın çok kültürlü bir  düzen olduğunu anlamasına  olanak tanır.  Bireyin  kültürlerarası  ilişkileri  kavramasına  farklı  kültürlere  hoşgörü ile  bakmasına  katkıda  bulunur. Ciddi anlamda sanat  tarihi  bilgilerini özümseyen  birey,  yediği  yemeğin, giydiği  giysinin, kullandığı araç  gerecin hangi kültürden  günümüze  kadar  ulaştığını bilir ve  o  kültürü  oluşturan  toplumlarla empati  kurar. Böylelikle  toplumların yaratıcı  düşüncelerine saygı duymayı  öğrenir  ve kendi  çevresinde  demokratik yaşamının  gelişmesine  katkı  sağlamış  olur. Sanat tarihi eğitimi  sürecinden geçen  bireyin  imge  dünyası, görsel dili ve  ifade  gücü zenginleşir. Birey görsel imgeleri  daha kolay algılar, daha kolay anlar  ve  değerlendirir. Sanatsal yaratımları ve çevresini farklı  bir  bilinçle  değerlendirebilme    becerisi kazanır.Yaşadığı çevrede  gündelik   nesneden mimariye varıncaya  kadar, gördüğü  her tasarımın estetik  değer taşıyıp  taşımadığına ilişkin  yargılar  geliştirir.  

Sanat eğitimi sürecinde sanat tarihi  öğrenmek  çok  önemlidir. Sanat tarihi, sanat  eğitimi sürecinin dört  temel bileşeninden (sanat uygulamaları, estetik ve  sanat eleştirisi, sanat tarihi ve  müze kültürü)  biridir. Mesleki sanat eğitim sürecinde sanat tarihi eğitimi çok önemli  yer tutar. Lisans  ve  lisansüstü programlarında bu önemin  gerektirdiği ağırlıkta  dersler  konulur.

Öğrencilerin sanat  literatürünü geliştirmek  için kültürel anlamda sanat tarihi bilgisine , sanatsal yaratıcılığını geliştirebilmek  için sanat tarihinin görsel imge zenginliğine  gereksinimi vardır. Bu  nedenle sanat eğitimi sürecinde  temel bir felsefesi olan, tarih  ve kültür  bilinci  gelişmiş  öğrencilerin en geçerli başvuru kaynağı  sanat  tarihidir.

Enteklektüel  ilgi  ve  bilgiye  sahip olmayanlar  için sanat tarihini anlamak zordur. Sanat tarihi eğitimi çok yönlü ilgi  ve  bilgi  gerektiren  bir süreçtir. Esere baktığınızda,  yetersiz tarih  bilginizden dolayı  zamanı algılayamıyorsanız, coğrafya  bilginizin eksikliğinden  hangi  coğrafyada üretildiğini bilmiyorsanız  esere zamansal ve mekansal  bir kimlik  kazandıramazsınız.  Kültür tarihi  bilgileriniz yetersiz, hangi  kültürün eseri  olduğunu  anlayamıyorsanız o eser  ile sizin aranızda bağ  oluşmaz.   Eser geçici  bir süre  gözünüze  çarpar, sonra  kaybolur. Tarih ve  kültür bilincine sahip iseniz  bir  sanat eserini  gördüğünüzde zaman yolculuğuna çıkar,  eserin zamanına  ulaşırsınız. Sanatçısı ile  tanışır empati kurarsınız, toplumunu  tanırsınız . Bu yolculuğunuzda eser ile  birlikte  bazen başka kültürlere konuk olursunuz. Bazen başka sanatçıların başka  eserleri  ile yan yana gelirsiniz. İşte  o zaman  bu  yolculuk keyifli  bir  oyuna  dönüşür. Bu  yolculuklardan  keyif alanlar yeni keşifler  için müzeleri, sanat  galerilerini, tarihi  yapıları, antik  kentleri   gezerek kendilerine yeni  oyun alanları yaratırlar.


Yirmi yıldan beri KTÜ’nin farklı  fakültelerinde ve Eğitim Fakültesi’nin  farklı  bölümlerinde  sanat tarihi dersleri  veren bir  öğretim  elemanı  olarak  (bölümler arasında  küçük  farklılıklar  olsa da) öğrencilerin sanat tarihi ilgilerini, bilgilerini ve  öğrenme  düzeylerinin  yetersiz olduğunu  söyleyebilirim. Özellikle  kendi bölümüm Güzel Sanatlar Eğitimi Resim-iş Öğretmenliği ana bilim dalında bu yetersizlik  daha  da  belirgindir. 

Öğrencilerimizin çoğunun düzenli  okuma  alışkanlığının olmaması, kendi  yaş ve ilgi  düzeyinde  bilinmesi gereken  temel tarihsel ve kültürel kavramların öğrenilmemiş olması, sanat tarihi  derslerinin “gereksiz  ezber  derslerinden  biri” olarak  görülmesi, sanat eğitimi  sürecinde  sanat tarihinin önemini kavramamış  olmaları  bu  yetersizliğin  nedenlerinden bazılarıdır. Öğrencilerimizin bir  çoğu  sanat  eğitimi  sürecini  bir  kurs  eğitimi gibi sadece  teknik öğrenme süreci  olarak görmekte,  sanat  tarihi  ve sanat  kültürü gibi teorik  derslerin gerekliliğine  inanmamaktadır.  Bütün bunlar  sanat tarihi  derslerinde  öğrenme  süreçlerini olumsuz  etkilemektedir.

Öğrencilerin  çoğunluğunun  sanat eğitimi sürecinde  bilindik  içi  boş marjinal sanatçı  pozları ve davranışlarını taklit  ederek, disiplinli , bilimsel,  emek ve bilgi yoğun çalışma  süreci  yerine lümpen arayışlara yönelmesi dikkat  çekicidir. Çok sayıda  öğrenci sanat  tarihinin  temel  kavramlarını, dönemsel üslub özelliklerini, önemli  sanatçı  ve  eserlerini bilmeden  mezun olmaktadır. Öğrencilerin mesleki  anlamda oluşturmak  zorunda  oldukları  sanat  dilinde ne  yazık  ki  sanat  tarihi  kavramları çok  az  yer tutmaktadır. Yıllardan  beri  yaptığım sınavlar öğrencilerin bu  alandaki yaklaşımlarının ve kazanımlarının  kanıtı olmuştur. Bu konuda örnekleyici olması  açısından somut  bir  veri  olarak  Batı Sanatı Tarihi  dersi final  sınavına  ilişkin  bazı değerlendirmeleri   paylaşmak  isterim. 
Bilgi,hatırlama,eşleştirme yorumlama ve sentez  gerektiren farklı  soru  tiplerinin sorulduğu  sınavdan  bazı soruları ve sonuçlarını aşağıda belirterek  okuyucunun değerlendirmesine sunuyorum.

Derslerde  anlatım, soru cevap, gösteri (sunum) ,uygun zamanlarda yurt içi  ve yurt dışı gezi – gözlem – araştırma  yöntemleri uygulanmaktadır. “Sanat Eğitiminin yaygınlaştırılması, sanat eğitimcisi yetiştirmede gösterdiğim  üstün  başarı” nedeni  ile  2012 yılında GÖRSED (Görsel Sanat Eğitimcileri Derneği ) tarafından yılın sanat eğitimcisi ödülünün  tarafıma verildiğini de  (reklam yapıyor  gibi görünmekten mahcubiyet duyarak)  belirtmek  isterim

Sınava  47 öğrenci  katılmıştır.
Her sınavda sınav  konuları  içinde  geçen  bazı temel kavramların sorulacağı  öğrenciler tarafından  bilinmektedir.Bu  kavramlardan sınavda  sorulan;   


tomar   
1
Kolaj 
18
sfumato    
15
Pıeta
7
chiaroscuro 
2
Kübizm 
22


                                                                            öğrenci  tarafından  doğru  olarak  bilindiği görülmüştür. Bu arada sfumato’ya Japon resim türü, Pieta’ya  baskı  tekniği cevabını  verenler olmuştur.

Batı sanatı  tarihinde önemli bazı  eserlerin  kime  ait  olduğuna  ilişkin  sorulan soruda  
Halka  Önderlik eden Hürriyet 
12  
Uzun Bacaklı Fil 
22
Apollon Ve Defne  
12
Marat’ın  Olümü 
15
Mavi Sürücü
3
İmpravisation’lar serisi
10  
Avignon’lu Kızlar
15
Türk Hamamı
Başak Toplayan Kadınlar
17
Çığlık
28 
                                            
öğrenci  tarafından doğru bilinmiştir.                                                                                                     Hepsine  doğru  cevap  veren 3,                                                                                                             hiçbirine  cevap  veremeyen  8,                                                                                                             sadece  birini bilen  4 öğrenci  vardır.

Öğrencilere  avantaj sağlasın ve  sınav motivasyonunu artırsın diye sınav sorularını kapsayan  konulardan, sınav sorularının  dışında 10 puan değerinde kendinize  bir   soru sorup  cevaplayınız  denilmiştir. Bu  kapsamda  47 öğrenciden  34 nün kendine  soru sorabildiği,  13  öğrencinin  kendine  soru  sor(a)madığı, 15  öğrencinin  kendine  sorduğu sorudan 10 tam puan aldığı   görülmüştür. Bazı  sorular öğrencilerin dil ve bilgi  yeterliliğinin  düzeyini göstermesi açısından olduğu  gibi  yazılarak aşağıya aktarılmıştır.
 
Expresyonizmin etkilediği düşünceler nelerdir?                                                                                                                                                           
Bazı sanat akımlarını yaptığı tablo ve sanatçısıyla örnek veriniz                                                                                                                                              
Rönesansın sözcük anlamı nedir?                                                                                                                                                                          
Trabzondaki Ayasofya müzesi  hakkında  bilgi  veriniz (Bu sınav konularımız  arasında değildir)                                                                                    
Rönesans nerede doğmuştur yanıtlayınız en kısa hali ile    (Cevap: Fransanın fuloransa kentinde 15.yüzyıl ortalarında doğmuştur)                                                                                                                                                                                                                  
Çığlık tablosu neden yapılmıştır  (Cevap: Picasso tarafından ülkedeki direniş ve halkın sesini ve zulmünü seslendirmek amacıyla yapılmıştır)

                                                                                                                                               .
Güzel Sanatlar Fakültelerinde, Tasarım Fakültelerinde , Eğitim fakültelerinin Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü  ve Konservatuarlarda    öğrenim  gören gençler; yaşamlarınıza  ister  profesyonel  sanatçı olarak  , ister  sanat eğitimcisi olarak devam edin, kimliğinize  saygın sanatsal duruş, entellektüel  bir  derinlik  kazandırmak  istiyorsanız  sanat tarihi evrenine yakın durmanız  gerekir. Sanat eğitimi  sürecinde    çok  yönlü ilgi, çok  yönlü  bilgi  ile   kendini yetiştirmiş, sanat tarihini temel beslenme  kaynağı  olarak  gören  sanatçı ve sanat eğitimcileri  dünyayı  daha kolay kavrayabildikleri için genç kuşakların sanatsal  bilgi  ve  becerilerinin artmasına daha kolay  katkı  sağlayabilirler. Dünyanın ve  sanatın bizden  önce  var olduğunu,  bizden sonra da  var olacağını  bilmek zorunluluğumuz  vardır. Çünkü; bugünü değiştirmenin ve dönüştürmenin gücü ve sırrı buradadır.

*KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ –GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ  BÖLÜMÜ