DAĞLARIN GÖLGESİNDE SANAT BARIŞLA BULUŞTU 1.ULUSLARARASI NİĞBOR SANAT GÜNLERİ

Kadir
ŞİŞGİNOĞLU*
Orta Torosların doğu-kuzey
ve batı uzantıları ile çevrelenmiş, Bor ovasına doğru düzenli
bir eğimle ilerleyen plato-ovada kurulmuş bir kent Niğde. Biraz
yükseğinden geçen Adana yolundan şöyle
bir baktığınızda pek sizi çağırmıyor. Ancak;
içine girdiğinizde sadece yanından geçip
gidilmeyecek bir kent olduğunu anlıyorsunuz.
Özensiz, sıradan, hatta; çirkin yapılaşmanın gizlediği kent merkezine doğru ilerlediğinizde tarihi kimliği ortaya çıkıyor. Kentin tam merkezinde olan
Kale aslında sizi zaman yolculuğuna
çıkaran bir höyük. Farklı
zamanlarda yapılmış, çok değerli ustaların ellerinden
çıkmış anıtsal yapılar bir gerdanlığın parçaları gibi dizilmiş.
Arada bazıları yok olmuş, kimileri de
zamana yenik düşmüş, yorgun bedenini bırakmış. Kalenin surları, saat kulesi, Alaaddin Cami, biraz aşağısında Sungurbey camii, Bedesten tarihin
sessizliğinde Niğde’yi dinliyor. Kalenin
çevresindeki sokaklarda ayakta kalmayı
başarmış tek tük eski yapılar kenti okumanızı kolaylaştırıyor. Yüzyıl
öncesine bir zaman yolculuğu yaptığınızda farklı kültürlerin izlerini taşıyan yaşlı kent yavaş
yavaş canlanıyor.
Kalenin bulunduğu yer, bu bölgede M.Ö
7500-8000 li yıllarda yerleşime başlayan Köşk höyük ile birlikte
beş altı höyükten biri. Köşk Höyükte hayat bitince, Hititler döneminde
adı Tuvanuva olan höyük Roma döneminde Tyana olmuş,Tyanalı Apollonuis’u görmüş. Romalıların kente su
getirmek için yaptıkları su kemerlerinin kalıntıları Selçuklu Osmanlı döneminde adını Kemerhisar’a dönüştürmüş. Kemerhisar
tarihi kent merkezinde yakın zamana
kadar yaşam devam etmiş.Şimdi arkeolojik
Sit alanı.Kazılar devam ediyor.Tyana’dan
Bor’a doğru gelişim gösteren kentleşme Selçukluların bölgeye gelişi ile Nahita’ya (Niğde’ye) doğru kaymış.Türklerle birlikte
Kale merkezden başlayarak
bugünkü sınırlarına erişmiş.
On bin yıllık kesintisiz yaşamın sürdüğü bu kent kalesi, kulesi,
camiileri, medreseleri, kiliseleri, manastırları ile tarihi –kültürel –ticari kimliğinin
yanı sıra günümüzde tarım ve orta
ölçekli sanayi kenti olmuş.Adı sonradan Ömer Halis Demir olan Üniversitenin
hızla büyümesi ile bir üniversite kenti
kimliği de kazanmaya başlamış.
Etrafını kuşatan
dağlar Niğdeyi yalnızlaştırmış, ıssızlaştırmış… bir taraftan da korumuş.
İnsan için anatomi nasıl kader
ise; kentler için de coğrafya
kaderdir. Yalnızlık, ıssızlık
kaderini bir türlü yenememiş Niğde. Zorluklar ile mücadele
etmek yiğitleştirmiş Niğdeliyi. Osmanlı Döneminde Dar-ül Pehlivaniye (yiğitler yurdu) sıfatını
da bu yüzden almış olmalı. Milli Mücadele döneminde Torosların güneyinde Fransız
işgali başlayınca hızlı bir
refleksle Kuvay-ı Milliye teşkilatını oluşturarak
Niğdenin işgalini önleyecek
tedbirleri almış. Alınan stratejik
askeri kararlar ile Fransızların Torosları aşmaları engellenmiş.
Cumhuriyet döneminin yavaş gelişen bu sessiz, sakin Anadolu kenti yatırımların azlığı nedeniyle
sürekli göç vermiş. Yetmiş binlerde
olan güncel nüfusu ile turizmi gelişmemiş dışa kapalı, coğrafi, tarihsel ve kültürel
kimliğinin farkında olmayan, ciddi düzeyde bilim-kültür –sanat
üretmeyen tipik orta Anadolu kenti
görünümünde. Nüfusu kırk binlerde olan Bor ise daha dinamik hızlı gelişimi ile nerede
ise Niğde ile birleşmiş.
Bor’lu bir işadamı olan Serkan
Haliloğulları yaşadığı kentin sıradanlığını değiştirmek için çaba harcayan,
proje üreten kent-kültür sevdalısı
bir insan. “Bir insan değişirse
dünya değişir, bir insan değişirse her şey
değişir”sözüne inananlardan ve
inandıranlardan. Kuşkusuz İngilterede eğitim
almanın yaşamanın kazandırdığı ufuk zenginliği de var. Güncel kültüre teslim olmuş kent
insanının çaresiz ve ve
umutsuzluğunu aşmanın kültürel kimliğini
güçlendirmekle mümkün
olabileceğini düşünmüş “ULUSLARARASI 1.NİĞBOR SANAT GÜNLERİNİ”
düzenlemiş. Öncelikle kendi ilçesi Bor da
olmasını istemiş Sanat
Günlerinin. Ancak beklediği desteği ve
ilgiyi göremediği için “Geçti Bor’un Zamanı” diyerek yönünü
Niğdeye dönmüş. Kendisi gibi düşünen, Niğdeye yeni bir
kimlik kazandırmak için
bunun önemli bir tanıtım fırsatı olduğunun bilincinde olan , genç dinamik, edebiyatçı ve neyzen Kültür ve Turizm İl Müdürü Basri Akdemir
tarafından desteklenmiş. Serkan Haliloğullarının yakın zamanda
kaybettiği annesinin hatırasına Halibasart kuruluşunun nerede
ise bütün maliyetini
karşıladığı, organizasyonunu yaptığı
bu ULUSLARARASI 1.NİĞBOR SANAT GÜNLERİNİN ana teması “sanat barışla
buluşuyor” idi. İçinde yer
aldığım bu etkinliğe on yedi ülkeden
elliyedi ressam, heykeltraş,
fotoğraf-performans sanatçısı, müzisyen ve
şair katıldı.
Niğdenin tarihi mekanlarında karma sergiler yapıldı. Ressamlar Heykeltraşlar Kültür Müdürlüğünde, Eski
Ermeni Kilisesinde ve Ak Medresede
eserlerini ürettiler. Halka
açık olan bu çalışmalarda gençler çocuklar
sanatçılarla tanıştılar, sohbet ettiler.
Çocuk atölyeleri kuruldu. Akşamları
müzik-şiir dinletileri, fotoğraf sunumları oldu. 27 Nisan Akşamı
Selçuklunun Muhteşem yapısı Ak Medresede
“Kadim Kent Niğde Kent Kültürü ve Müzeler” başlıklı bir sunum yaptım. Bu sunumda Kültür Turizm İl Müdürümüz Basri Akdemir,Serkan Haliloğulları, etkinlik Sanatçılarının
bir bölümü , önceden ziyaret ettiğim çok
özel Niğde Arkeoloji
Müzesinin değerli Müdürü Fazlı Açıkgöz ve ekibi
, Sanat Tarihi ve resim öğretmenleri ile
konuya ilgi duyan Niğdeli dostlar
gelmişti.
İlk kez böyle bir
organizasyon yapmanın deneyimsizliğine rağmen Serkan Haliloğulları ailesi eşi, kız kardeşi, çocukları ve ekibi tüm
yüreği ile en küçük bir yorgunluk bıkkınlık belirtisi
hissettirmeden misafirlerini kusursuz
ağırlamak için ellerinden gelenin fazlasını yaptılar. Adeta evlerinde
misafir ağırlar gibi ağırladılar hepimizi. Bunun yarattığı hoşnutluk bütün
katılımcıları en güzel eserlerini
üretmeye motive etti. Bu çalışmaların tanıtım sergisi ilk olarak tarihi, bin altı yüz yıllık Gümüşler
Manastırında yapıldı. Tam bir sanat
Festivali havasında gerçekleşen sergi , manastır mağaralarının içinden ve
izleyicilerin arasından çıkarak doğal setlerden oluşmuş sahnede yer alan müzik korosu, opera sanatçıları, güncel ve
sanat müziği eserleri ile renklendi. Mehter takımının manastırın
üzerinden gelerek fetih mizanseni ile oluşturduğu mini konseri
görülmeye değerdi. Yaklaşık iki binin
üzerinde izleyicinin katıldığı
bu etkinlikte Gümüşler Belediyesi gözleme ve ayran ikram etti. Bir sonraki
gün Bor’daki bağ evinde
ağırladı Serkan Haliloğulları misafirlerini. O günün akşamında
sergi ve muhteşem gösteri,
katılım belgelerinin verildiği kapanışla sanat
günleri sona erdi.
Etkinlik süresince gençlerin ve
çocukların sıcak ilgisine karşı halkın ilgisinin çok yüksek
olmadığını fark ettim. Belli ki
ne olup bittiğini
tam anlayamamıştı. Toplumu bir ağaca
benzetir isek kültürün bu ağacın
kökleri, bilimin ve sanatın bu ağacın meyveleri olduğunu pek anlamayan sadece halkın bir
bölümü değildi ne yazık
ki. Üst düzey il yöneticileri, üniversite temcilcileri de mesafeliydi
etkinliklere. Sayın Valinin ve Belediye
Başkanının farklı ülkelerden
kentine gelmiş bu sanatçıları
çalışmaları sırasında ziyaret
etmeleri çok şık olurdu. Bu fırsatı
kaçırdılar. Bu etkinliklerin kentin kültürüne ne denli
katkı yapabileceğini,tanıtımında ne kadar etkili olabileceğini anlayamayanlardan biri de yerel medya kuruluşları
idi. Kaldığım süre içinde sadece bir
yerel gazetede alt bölümlerinde
küçücük bir haber
gördüm. Diğerleri bu etkinliklere
gözlerini ve kulaklarını kapadı.
Tarih; uygarlığı ve kültürü
geliştirmek isteyen insanların
çabalarını yazıyor. Kendi kentinden başlayarak evrensel kültüre katkıda bulunmak isteyen insanların kültür
denizine attığı taşın oluşturduğu
halkalar eninde sonunda kıyıya vurur. Tarih de deniz gibidir. İçine ne
atarsanız günün birinde
kumsalınızda görürsünüz….Bu yüzden gelecekte gençlerin ve
çocukların artan kültür sanat
ilgisi, becerisi, değişecek yaşam felsefesi-kent vizyonu nedeniyle Niğdelilerin Serkan
Haliloğullarına şimdiden bir teşekkür
borcu var.
*KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ-GÜZEL
SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder