1 Mayıs 2018 Salı


DAĞLARIN GÖLGESİNDE SANAT  BARIŞLA BULUŞTU                                                             1.ULUSLARARASI  NİĞBOR SANAT  GÜNLERİ

 






Kadir ŞİŞGİNOĞLU*

Orta Torosların doğu-kuzey ve  batı uzantıları ile çevrelenmiş, Bor ovasına  doğru düzenli  bir  eğimle ilerleyen  plato-ovada kurulmuş bir kent Niğde.  Biraz  yükseğinden  geçen Adana yolundan şöyle bir  baktığınızda pek sizi çağırmıyor. Ancak; içine girdiğinizde sadece yanından  geçip gidilmeyecek  bir kent olduğunu anlıyorsunuz. Özensiz, sıradan, hatta; çirkin yapılaşmanın gizlediği kent merkezine  doğru ilerlediğinizde  tarihi kimliği  ortaya çıkıyor. Kentin tam merkezinde olan Kale aslında sizi zaman yolculuğuna  çıkaran  bir höyük. Farklı zamanlarda  yapılmış,  çok değerli ustaların  ellerinden  çıkmış anıtsal yapılar bir gerdanlığın parçaları gibi dizilmiş. Arada  bazıları yok olmuş, kimileri de zamana yenik düşmüş, yorgun bedenini bırakmış. Kalenin surları, saat  kulesi, Alaaddin Cami, biraz  aşağısında Sungurbey camii, Bedesten tarihin sessizliğinde  Niğde’yi dinliyor. Kalenin çevresindeki sokaklarda ayakta kalmayı  başarmış tek tük eski yapılar kenti okumanızı kolaylaştırıyor. Yüzyıl öncesine bir zaman yolculuğu yaptığınızda farklı  kültürlerin izlerini taşıyan yaşlı kent yavaş yavaş  canlanıyor.
Kalenin bulunduğu yer, bu  bölgede  M.Ö  7500-8000 li yıllarda yerleşime başlayan Köşk höyük ile  birlikte  beş altı höyükten biri. Köşk Höyükte hayat bitince, Hititler döneminde adı Tuvanuva  olan höyük Roma döneminde Tyana olmuş,Tyanalı Apollonuis’u görmüş. Romalıların kente  su  getirmek  için yaptıkları su kemerlerinin kalıntıları Selçuklu Osmanlı döneminde  adını Kemerhisar’a dönüştürmüş. Kemerhisar tarihi kent merkezinde  yakın zamana kadar  yaşam devam etmiş.Şimdi arkeolojik Sit alanı.Kazılar devam ediyor.Tyana’dan Bor’a doğru gelişim gösteren kentleşme Selçukluların  bölgeye gelişi ile Nahita’ya (Niğde’ye) doğru  kaymış.Türklerle  birlikte  Kale  merkezden başlayarak bugünkü  sınırlarına  erişmiş.
On bin yıllık kesintisiz  yaşamın sürdüğü bu kent kalesi, kulesi, camiileri, medreseleri, kiliseleri, manastırları ile tarihi –kültürel –ticari kimliğinin yanı sıra günümüzde tarım  ve orta ölçekli sanayi kenti olmuş.Adı sonradan Ömer Halis Demir olan Üniversitenin hızla  büyümesi ile bir üniversite kenti kimliği de  kazanmaya başlamış.
Etrafını  kuşatan  dağlar Niğdeyi yalnızlaştırmış, ıssızlaştırmış… bir taraftan da korumuş. İnsan için anatomi  nasıl  kader  ise; kentler için de coğrafya  kaderdir. Yalnızlık, ıssızlık  kaderini bir türlü yenememiş Niğde. Zorluklar ile  mücadele  etmek yiğitleştirmiş Niğdeliyi. Osmanlı Döneminde  Dar-ül Pehlivaniye (yiğitler yurdu) sıfatını da  bu yüzden almış olmalı.  Milli Mücadele  döneminde Torosların güneyinde  Fransız  işgali  başlayınca hızlı bir refleksle Kuvay-ı Milliye  teşkilatını oluşturarak Niğdenin işgalini  önleyecek tedbirleri  almış. Alınan stratejik askeri  kararlar  ile Fransızların Torosları  aşmaları engellenmiş.
Cumhuriyet döneminin yavaş  gelişen bu sessiz, sakin Anadolu kenti yatırımların azlığı  nedeniyle  sürekli  göç  vermiş. Yetmiş  binlerde  olan güncel  nüfusu ile  turizmi gelişmemiş dışa  kapalı, coğrafi, tarihsel ve kültürel kimliğinin  farkında  olmayan, ciddi düzeyde bilim-kültür –sanat üretmeyen  tipik orta Anadolu kenti görünümünde. Nüfusu kırk binlerde olan Bor ise daha  dinamik hızlı gelişimi  ile nerede  ise Niğde  ile  birleşmiş.
Bor’lu bir işadamı olan Serkan Haliloğulları yaşadığı kentin sıradanlığını değiştirmek için çaba harcayan, proje  üreten kent-kültür sevdalısı bir  insan. “Bir insan değişirse dünya  değişir, bir insan değişirse  her şey  değişir”sözüne  inananlardan ve inandıranlardan. Kuşkusuz İngilterede eğitim  almanın yaşamanın kazandırdığı ufuk zenginliği de  var. Güncel kültüre teslim olmuş kent insanının  çaresiz  ve  ve umutsuzluğunu aşmanın kültürel kimliğini  güçlendirmekle mümkün  olabileceğini düşünmüş “ULUSLARARASI 1.NİĞBOR SANAT GÜNLERİNİ” düzenlemiş. Öncelikle kendi ilçesi Bor da  olmasını  istemiş Sanat Günlerinin. Ancak beklediği  desteği ve ilgiyi  göremediği  için “Geçti Bor’un Zamanı” diyerek yönünü Niğdeye dönmüş. Kendisi gibi düşünen, Niğdeye yeni  bir  kimlik  kazandırmak için bunun  önemli  bir tanıtım fırsatı olduğunun bilincinde  olan , genç dinamik, edebiyatçı ve neyzen  Kültür ve Turizm İl Müdürü Basri Akdemir tarafından desteklenmiş. Serkan Haliloğullarının  yakın zamanda  kaybettiği  annesinin  hatırasına Halibasart kuruluşunun  nerede  ise  bütün  maliyetini  karşıladığı, organizasyonunu yaptığı  bu ULUSLARARASI 1.NİĞBOR SANAT GÜNLERİNİN  ana teması “sanat  barışla   buluşuyor” idi. İçinde  yer aldığım bu etkinliğe  on yedi ülkeden elliyedi  ressam, heykeltraş, fotoğraf-performans sanatçısı, müzisyen ve  şair katıldı.
Niğdenin tarihi mekanlarında karma sergiler yapıldı. Ressamlar  Heykeltraşlar Kültür Müdürlüğünde, Eski Ermeni Kilisesinde ve Ak Medresede  eserlerini  ürettiler. Halka açık  olan bu  çalışmalarda gençler çocuklar sanatçılarla  tanıştılar, sohbet ettiler. Çocuk atölyeleri  kuruldu. Akşamları müzik-şiir dinletileri, fotoğraf sunumları oldu. 27 Nisan Akşamı Selçuklunun  Muhteşem yapısı Ak Medresede “Kadim Kent Niğde Kent Kültürü ve Müzeler” başlıklı bir  sunum yaptım. Bu sunumda  Kültür Turizm İl Müdürümüz Basri Akdemir,Serkan Haliloğulları, etkinlik Sanatçılarının bir  bölümü , önceden ziyaret ettiğim çok özel  Niğde  Arkeoloji  Müzesinin  değerli Müdürü Fazlı Açıkgöz ve ekibi , Sanat Tarihi ve resim öğretmenleri ile  konuya  ilgi duyan Niğdeli dostlar gelmişti.
İlk kez böyle  bir  organizasyon yapmanın deneyimsizliğine rağmen Serkan Haliloğulları  ailesi eşi, kız kardeşi, çocukları  ve ekibi tüm  yüreği  ile en küçük  bir yorgunluk bıkkınlık  belirtisi  hissettirmeden misafirlerini kusursuz  ağırlamak için  ellerinden  gelenin fazlasını  yaptılar. Adeta  evlerinde  misafir  ağırlar  gibi ağırladılar  hepimizi. Bunun yarattığı hoşnutluk bütün katılımcıları en güzel eserlerini  üretmeye  motive etti. Bu  çalışmaların tanıtım sergisi ilk  olarak tarihi, bin altı yüz yıllık Gümüşler Manastırında yapıldı. Tam bir  sanat Festivali havasında gerçekleşen sergi , manastır  mağaralarının içinden  ve  izleyicilerin arasından çıkarak doğal setlerden  oluşmuş sahnede yer alan  müzik korosu, opera sanatçıları, güncel ve sanat müziği  eserleri ile  renklendi. Mehter takımının manastırın üzerinden gelerek fetih mizanseni ile oluşturduğu mini  konseri  görülmeye  değerdi. Yaklaşık iki binin üzerinde  izleyicinin  katıldığı  bu etkinlikte Gümüşler Belediyesi gözleme ve ayran ikram etti.  Bir sonraki  gün Bor’daki  bağ  evinde  ağırladı Serkan Haliloğulları misafirlerini. O günün  akşamında  sergi ve muhteşem  gösteri, katılım  belgelerinin  verildiği kapanışla  sanat  günleri  sona  erdi.
Etkinlik süresince gençlerin  ve  çocukların sıcak  ilgisine  karşı halkın ilgisinin çok  yüksek  olmadığını fark ettim. Belli ki  ne  olup  bittiğini  tam anlayamamıştı. Toplumu  bir  ağaca  benzetir isek kültürün  bu ağacın kökleri, bilimin ve  sanatın bu ağacın  meyveleri olduğunu  pek anlamayan sadece halkın  bir  bölümü değildi  ne  yazık  ki. Üst düzey il yöneticileri, üniversite temcilcileri de mesafeliydi etkinliklere. Sayın Valinin ve Belediye  Başkanının farklı  ülkelerden kentine gelmiş bu sanatçıları  çalışmaları sırasında ziyaret etmeleri çok şık  olurdu. Bu fırsatı kaçırdılar. Bu etkinliklerin kentin kültürüne ne denli  katkı yapabileceğini,tanıtımında ne kadar etkili olabileceğini anlayamayanlardan  biri de yerel medya  kuruluşları  idi. Kaldığım süre  içinde  sadece  bir  yerel  gazetede alt bölümlerinde küçücük  bir  haber  gördüm. Diğerleri bu  etkinliklere gözlerini ve kulaklarını kapadı.
Tarih; uygarlığı ve kültürü geliştirmek isteyen  insanların çabalarını yazıyor. Kendi  kentinden  başlayarak evrensel  kültüre katkıda  bulunmak isteyen insanların kültür denizine  attığı taşın oluşturduğu halkalar eninde  sonunda kıyıya  vurur. Tarih de  deniz gibidir. İçine  ne  atarsanız günün  birinde kumsalınızda  görürsünüz….Bu  yüzden gelecekte gençlerin  ve  çocukların artan kültür  sanat ilgisi, becerisi, değişecek  yaşam  felsefesi-kent vizyonu  nedeniyle Niğdelilerin Serkan Haliloğullarına  şimdiden bir  teşekkür  borcu  var.

*KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ-GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder