BALKANLARDA İZ SÜRMEK (BATI TRAKYA – İSKEÇE)
Tatil rehavetindeki Gümülcine güne yeni başlarken biz kent içindeki gezimizi tamamlamıştık. Saat 9.30 da yola koyulduk. Bereketli , yemyeşil düz bir ovanın içinden İskeçe’ye (Xanthi ‘ye) doğru yol alıyoruz. Sağımızda birbirinin arkasında giderek yükselen Rodop dağları uzanıyor. Eteğinde irili ufaklı bir çok Türk köyüne kol kanat geriyor sanki..Uzaktan camilerini , minarelerini gördüğümüz Türk köyleri Anadolu’da yolculuk yaptığımız kanısı uyandırıyor . Kimi köylerde minarelerle birlikte çan kuleleri de görülebiliyor.Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra İskeçe’ye geliyoruz.
İskeçe meydanı bizi koca
çınarı ve saat kulesi ile
karşılıyor. Meydanın sol tarafında
büyük bir kilise görülüyor. Saat
yaklaşık 10:00 suları. Kahvaltı
yapıp kenti gezmek istiyoruz. Bütün tabelalar Yunanca yazılı
olunca rehberimizin
yönlendirmesi ile yan yana sıralanmış Türk börekçilerinin
tezgahlarına dağılıyoruz ve siparişlerimizi
veriyoruz. Peynirli, kıymalı, patatesli
böreklerin kokusu taze demlenmiş
çayla birleşince açlığımızı
kışkırtıyor. Dükkanların
önünde ağaçların altına
atılmış masalarda serin
serin oturup kahvaltımızı yapıyoruz. Kahvaltı sonrası
parkın içinden geçerek Türk mahallesine
doğru ilerliyoruz. Parkın içinde
oturanlardan bazıları grubumuza
doğru ilerleyip konuşmak istiyorlar. Türkiye’den geldiğimizi öğrenince
seviniyorlar..Belli ki yüreklerinde derin bir özlem
var. 53 bin İskeçe nüfusunun önemli
bir çoğunluğunun Türk olduğunu öğreniyoruz. Buna rağmen baskıcı, asimilasyonist tutum nedeniyle Türk varlığını görmek için İskeçe’ye ve Batı Trakya’ya derin bakmak
gerekiyor.
Bölgeye Osmanlının yerleşmesi
1363 yılında başlamış, Osmanlı
hakimiyeti altına girmesi ise 1371 Çirmen zaferi ile gerçekleşmiş. Çirmen Zaferi sonrası Konya
yöresinden getirilip yerleştirilen
Türklerden önce bölgede Türkler vardır. Hun Türkleri M.S. 4. yüzyılda, Avar Türkleri
5. yüzyılda, Peçenekler 9. yüzyılda, Kuman Türkleri de 11. yüzyılda bu bölgeye
yerleşmişlerdir. Osmanlı ile Türk yurdu
haline gelen Batı Trakya
topraklarında 1.Dünya Savasına
kadar Türk varlığı azalarak da
olsa kendini koruyabilmiş. Birinci
Dünya Savaşının sonlarına doğru 1917’de
Yunanlılar, Almanlara karşı savaşa girince, Bulgaristan’ın elindeki Batı
Trakya, Yunanlılara geçti. Paris Barış Konferansında da bu durum teyid edildi. Yunanistan, Batı Trakya’da referandum yaparak bu toprakların mülkiyetini
daha yasal bir zemine oturtmak istiyordu. Nitekim 27 Kasım 1919’da Batı
Trakya’da bir referandum yapıldı. Bu tartışmalı referandum sonucunda Türk nüfus ezici çoğunluğa sahip
olmasına karşın masa
başı oyunları ile Batı Trakya
Türkiye’den koparıldı Yunanistan’a
verildi. 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile 500 yıldan fazla
Türk egemenliğinde bulunan de Batı Trakya artık Yunanistan’ın bir parçası oldu.
Gümülcine ve
İskeçe Batı Trakya Türk varlığının merkezi. Gümülcine den sonra en fazla Türk nüfusun yaşadığı yer İskeçe. İskeçe’de, 1927 yılında
kurulan ve nerede ise Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt olan bir dernek “İskeçe
Türk Birliği–İTB” bulunmaktadır. İsminde “Türk” sözcüğü
bulunmasından ötürü, dönemin İskeçe ve Rodop Valilerinin emri ile 1983 yılında; İskeçe Türk Birliği , Gümülcine Türk
Gençler Birliği ve Batı Trakya Türk Öğretmenler
Birliği’nin tabelaları polis tarafından sökülmüş, uzun yıllar süren ve tarihe geçecek kadar önem arz eden bir hukuk
mücadelesi bu suretle başlamıştır.Yaklaşık 25 yıl süren
Hukuk mücadelesinden sonra AHİM kararı ile Türk sözcüğünü kullanım
hakkını elde etmelerine rağmen Yunan makamlarının oyalayıcı ve zorlaştırıcı tavrı nedeni
ile Türk Birlikleri henüz tabelalarını
asamamışlar.Yunan hükümetinin azınlıkların tanımında “Türk “ sözcüğüne tahammül
edemeyen tavrını değiştirmeye AB
nin bile gücü yetmiyor. AB nin hoşuna
gidecek diye kendi ülkesinde “Türk”
sözcüğünü söylemeye cesaret
edemeyip, kırk çeşit azınlık
yaratan bizim yöneticilerimizin tavrını görünce Yunanlılara da
söyleyecek bir sözümüz kalmıyor.
Neyse biz
yine İskeçe’ye dönelim. Ortodoks Yunan, müslüman Türk ve Pomaklar'dan oluşan karışık bir
nüfusa sahip İskeçe . Birkaç kilise ve
manastırın yanı sıra çoğu XIX. yüzyılda yapılan yedi cami bulunuyor. Ayrıca II.
Dünya Savaşı'na kadar burada Musevî topluluk da yaşamış. İskeçe'de bir müftülük
ve bir hıristiyan Ortodoks piskoposluğu mevcuttur. Ancak Yunan hükümeti
müslüman Türklerin seçtiği müftüyü
tanımıyor, kendi atadığı müftüyü
muhatap alıyor.
Rodop dağlarının iç kısmında
Çin’de Uygurların yaşadığı bölge
gibi yasaklı bölge bulunuyor. Burada yaşayanlar
bile özel belgelerle giriş çıkış
yapabiliyor.Türklerin Türk kimliği
ile varlıklarını sürdürmeleri
konusunda çok engeller var. Mesela
Türk kimliğini öne çıkaranlar
kamu görevlisi olamıyor. Olanlar eğer diğerleri ile
sıkça iletişim kurarsa
görevinden el çektiriliyor. Kendi dillerini
öğrenmelerinde ve konuşmalarında, mülk
edinmelerinde, seyahat
etmelerinde sınırlamalar var. Hepsinin ötesinde diyelim ki muhalifsiniz yurt dışına
çıktınız geri dönmeniz
istenmediği için vatandaşlıktan çıkarılabiliyorsunuz. Şu an ülkemizin sağlık bakanı
Yunan vatandaşlığından çıkarılmış
Gümülcine’li bir Türk.
İskeçe geçmişte tütünü ile
ünlenmiş.Bu ürün sayesinde
refah düzeyi artmış.Tütün idaresine bağlı binalar
iyi korunmuş.Bir tanesi kültür merkezine dönüştürülmüş. Meydandaki saat kulesini 1870 yılında Hacı Emin Aga yaptırmış. 1972 yılında
Belediyenin yıkım kararından halkın
tepkisi kurtarmış. Bu arada
kitabesi kaybolmuş. İskeçe
sabah erken saatler olduğu
için mi bilemem son drece
sakin ve yavaş
bir kent olarak göründü
gözüme. İskeçe eski ve yeni
iki kentten oluşuyor.Saat kulesi
nden aşağıya doğru
sıradan beton binalarla yeni kent inşa edilmiş.Eski kenti iyi korumuşlar. Avrupa Birliği
fonlarından yararlanıp
restorasyon projeleri
gerçekleştirmişler.Avrupa
Birliği tarafından Yunanistan’ın
“en iyi korunan kenti “ ödülü
verilmiş..
Meydandan geçip
Rodop dağlarının güney
eteğine daha çok Türklerin
yaşadığı yukarı mahalleye doğru
gidiyoruz. Daracık sokaklar, pencereleri
ve kapıları perforjeli , çoğunluğu iki
katlı cumbalı evler
bir anda bizim tarihi Ege kasabalarını çağrıştırıyor. Uyumlu dış
cephe renkleri, sardunyalı pencereleri ile özenli ve
sakin bir hayat ı sürdürüyorlar. Sokaklar tertemiz, düzenli. Evlerden dışarıya taşan insan sesi
de dahil hiç bir
şey yok. Balkonlarında asılmış çamaşır, kurutulmuş sebze görülmüyor. Yokuşun sonundaki Çeşmeden suyumuzu içip geri dönüyoruz.Evlerden birinde
balkona çıkan bir
teyze Türk olduğumuzu anlayınca nereden geldiğimizi soruyor .Yüzünde tebessüm
beliriyor.Geri dönüşte bir kilisede
düğüne tanık oluyor kısa
bir süre kapı aralığından ilgiyle izliyoruz.Meydana yakın
cadde ve sokaklarda yer alan şık
kafeler, restoranlar, barlar göz
alıcı. Belli ki eğlenceyi ,yemeyi
içmeyi seviyor bu kent. Her
yıl Şubat ayının sonlarında ya da Mart ayında düzenlenen karnaval , Rio karnavalını
aratmayacak renklilikte geçiyormuş.
Rengarenk giysileri ile
karnavala katılanlar
nedeniyle bin bir rengin kenti deniliyormuş İskeçe’ye. Biz eğlenceli ve
renkli yüzünü göremedik. Boğazına düşkün
olanlar için Gümülcine ve
İskeçe’nin kahvesi ve kurabiyesi ünlü. Kurabiye
bildiğimiz un kurabiyesi. Kahve ise hazır kahvenin
soğuk içileni. Yunanistan da
Frappe deniliyor. Kahvesini içmedim, kurabiyesinde ise; daha
çabuk ağızda dağılması
dışında özel bir tat alamadım.
Saat 12.30 a doğru
toplanıp yola çıkıyoruz. Daha uzun bir zaman kalabilmiş olmayı isterdim. İskeçe sokaklarında
kalabalık saatlerinde İskeçe yaşamına tanık olabilmeyi. Belki o
zaman İskeçe’li ilk çağ
düşünürlerinden “Demokritos ve
Protagoras’ın “ izlerine rastlayabilirdim.... Ölmekte olan rebetiko müziginin
tekrar hak ettigi yeri kazanmasi icin calismalar yapmis Yunan muziginin en
onemli bestecilerinden "Manos Hacidakis" anabilirdik. 9 eylül 2006 sabahı hayata gözlerini
yummuş
olan Batı Trakya Türk
direnişinin önemli isimlerinden
biri İskeçe seçilmiş
müftüsü Mehmet Emin Aga’nın mezarını
ziyaret edebilirdik. Ünlü sinema yönetmenimiz İskeçeli Şerif Gören’den konuşabilirdik. Bunları
da bir
başka Batı Trakya gezisine ve bizden sonra gideceklere saklayalım.
Not: Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Not: Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Hocam tebrik ederim.Yıllar önce Zonguldak da öğrenciniz olmuştum......size facebook üzerinden mesaj gönderdim sanırım diğerleri kısmına gitti farketmeniz dileğiyle......iyi günler....
YanıtlaSil